Yaşanan deprem hepimizi yaraladı. Kimimiz enkazın altında kimimiz enkazın üstünde ağır hasarlar
aldık. Tabi her deprem sonrasında olduğu gibi yine ve yeniden “sınıfta kaldık”.

Bu sefer depremin bilançosu çok ağır oldu. Tabiri caizse kentler düpedüz oldu. Binalar moloz yığınına
döndü. Her zamanki söylemler ve şikâyetler yeniden manşete oturdu. Müteahhitlerin yeri yine
değişmedi. En ağır eleştirilerin ve bedduaların hedefinde kaldılar. Elbette müteahhitlerde büyük suç
vardır. Fakat sistemin sadece müteahhitlerden oluşmadığı göz önüne alındığında hazır müteahhitler
günah keçisi ilan edilmişken fırsatçılık yaparak başını kuma gömenleri de yok saymamalıyız,
unutturmamalıyız.

Bir bina oluşuncaya kadar bu serüvende yer alan her kişi ve kurum müteselsil sorumludur. Sadece
müteahhite suçu yüklemek, yanlış giden sistemin işleyişine devam etmesi için en kolay hedef
saptırma yöntemidir. Keza, bu sistemde müteahhitin kötü niyetli olduğunu kabul etsek de denetim
sistemi usulünce çalıştırılmayarak kötü niyetli insanların (müteahhitlerin) “bir şekilde” sistemden
beslenmesini sağlayan herkesin hesap vermesi sağlanmalıdır.

Kişiler gelir, geçer aslolan kurumlar ve bu kurumların hafızasıdır. Doğru soru aslında şu şekilde
olmalıdır: “Çürük binaların müteahhitlerini sistemden çekince binalar sağlam mı olacak?”
Tabi ki hayır… Bu sistemin içerisinde yer alan inşaat ustasından bunların başındaki şeflerine kadar ve
bunları denetlemekle yükümlü olan yapı denetim firmalarına kadar hiç kimse bu sorumluluktan
kendisini yok sayamaz.

En büyük sorumluluk tabi ki kanun koymakla ve bu kanunların usulüne uygun işlemesini
denetlemekle yükümlü olan kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileridir.

Müteahhite müebbet ceza da verseniz, milyar liralar ceza da kesseniz bu sistem bütünüyle
düzelmedikçe müteahhit Ahmet gider, Mehmet gelir. Neticesinde de binalar çürük inşa edilmeye,
depremde yıkılmaya ve maalesef insanlar da bu binaların enkazında yok olmaya mahkum edilir.
Ülkemizde dürüst olmak ve öyle kalmak her gün daha da zorlaşıyor ve pahalılaşıyor. Ne değeriniz
biliniyor, ne de bir takdir görüyorsunuz. Böyle laçkalaşmış bir sistemin içerisinde onlarca yıkılan
binanın enkazının yanında dimdik ayakta duran binaların müteahhitlerini de alnından öpmek ve
ödüllendirmek lazım. Meslektaşın aynı oranda bina yaparken senden kat be kat fazla kazanırken o
kazancı ve belki de sosyal statüyü elinin tersiyle itmek hiç de kolay değil!

Dürüst insanlar hep kazanır lafına pek inanmam. Kanunları hiçe sayanların daha çok kazandığı bir
döneme denk geldik maalesef. Şöyle düşünün, 500 yıldır deprem olmayan bir bölgede 100 yıl daha
deprem olmasa çürük bina yaparak torunlarına servet bırakacak insancıklar nesilden nesile nasıl da
övgüyle anlatılacaktı kim bilir! Dürüst olmak neticesinde bir kazanç beklenmeyen erdemli bir
davranıştır. Dürüst insanların sayılarının artması dileklerimle,
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.