39,2875$% -0.11
44,7841€% -0.54
4.175,92%-1,41
6.784,00%-1,26
27.050,00%-1,25
4138896฿%0.68529
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında açıklamalar yaptı. İktidara sert sözlerle yüklenen Özgür Özel ”Recep Bey, Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, demokrasiyi bir tramvaya benzetiyorsan biz raylarını döşeyeniz ha. Bu memlekete tramvayın rayını döşeyeniz.” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da tarihi bir toplantıya ev sahipliği yaptık. 89 kardeşi partimiz Sosyalist Enternasyonal davetiyle İstanbul’daydı. Değerli yoldaşımız İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in başkanlığında dünyada yaşanan her şeyi buna karşı sosyal demokratların neler yapabileceğini değerlendirdik. Aşırı sağın ırkçılığın yarattığı tehditleri ve bu hayallerin esas sebeplerini Rusya Ukrayna savaşını konuştuk ve elbette 19 Mart tarihinde girişilen ve büyük bir direnişle Saraçhane eylemleriyle 81 ilde bütün demokratların ayağa kalkmasıyla püskürttüğümüz geleceğimize yapılan darbeyi cumhurbaşkanı adayımızı ve bir sonraki dönem cumhurbaşkanı olacağına inandığımız Ekrem İmamoğlu’na hep birlikte sahip çıktık. Ben bizi İstanbul’da yalnız bırakmayan ilk günden beri sahip çıkan ve sahip çıkacak olan tüm yoldaşlarımıza CHP adına bir kez daha teşekkür ediyorum.
65 yıl önce yapılan 1960 darbesi seçilmişleri asker eliyle uzak tutup, seçilmişlerin yerine askerlerin ve onların görevlendirdiklerinin yönetmesini amaçlıyordu. Darbeler iktidarlara yapılır ve herkes dönüp muhalefete bakar ne 27 MAyıs sabahı ne 12 Mart’tan ne 15 Temmuz gecesi gözümüzün içine bakan kimse milli irade yerine vesayet asker demokrasi yerine otokrasi seçilmiş yerine atanmışlara yol açacak ya da CHP’den destek bulacak hiçbir işareti görmediler. Biz tarihimiz boyunca her darbeye karşı olduk. O konularda irade ortaya koyduk. Bugün birileri birkaç saat sonra cumhurbaşkanı sıfatı taşıyorken kendisi şu anda Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın makamında oturuyorken çıkacak 27 Mayıs darbesi üzerinden,, o darbenin mağdurlarının ailelerinin çocuklarıyla tek adam rejimine karşı bugün getirilen güya cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı birlikte mücadele ettiğimiz aileler. O gün darbeye uğrayan Demokrat Parti ve o darbe sürecinde darbenin içinde olanların kurduğu partiler şimdi AKP’nin ittifak ortakları kendisini bir kenara çekecek başbakan ve bakanların asılması gibi bir utanç üzerinden onu CHP’ye mahal etmeye çalışacak. Bunu yaparken Serv’i yırtıp Lozan’ı yapan, batı cephesinin kumandanına namus ahlak timsali bir devlet adamına dil uzatacak. O İsmet Paşa’ya uzanan dili o kirli sözleri, Seçimi kaybettiği gece ben kaybettim deyip tek adam olabilecekken demokrasinin önünü açmış İsmet Paşa’nın hatırası önünde eğilerek o lanetli dili şimdiden kınıyorum.
İsmet Paşa’ya söylediği her sözü 65 yıl sonra o darbeden bir başka darbeye girişen cunta başına şimdiden niyaz ediyorum. İsmet Paşa cumhurbaşkanı olarak geldi. Seçimlere girdi, kaybetti. Cumhurbaşkanlığını da devretti, cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Sen başbakan olarak geldin, cumhurbaşkanı oldun ama cunta başkanı olarak siyaseti noktalıyorsun.
Bir küçük hatırlatma. 14 Temmuz günü akşam geç saatlere kadar Meclis çalıştı. Hatta 15 Temmuz gece 2’de, 3’te Meclis salı günü açılmak üzere kapandı. Nöbetçi Grup Başkanvekiliydim. Ankara’daydım ve 15 Temmuz akşamı tanklar harekete geçtiğinde, uçaklar uçarken ve meselenin bir darbe olduğu anlaşıldığında gözümüzün içine baktılar. Bir dakika tereddüt etmeden “Ankara’da olan herkes Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelsin.” dedim, milletvekilleri. Toplandık. Dedim ki: “Genel Başkan’a ulaşamıyoruz, uçakta. Hava sahası kapanmış. İstanbul’a inmeye çalışıyor. Bir şey yapacağız arkadaşlar. Meclis kapalı. Bütün darbelerin bir hedefi vardır ve darbeler seçilmişleri hedef alır. Meclisi açtırmalı, Meclise gitmeli, bu darbeye oradan direnmeliyiz.” Hiçbir arkadaşım bir tereddüt etmedi. Kimi “Evde silahım var, gidip alsam mı? Bunların ne yapacağı belli olmaz.” dedi. Herkes kendi kullandığı arabalarla Meclise doğru geldik ve teker teker o dönemin Meclis Başkanı, o dönemin Meclis Başkanvekilleri, Grup Başkanvekilleri, bulabildiğimiz herkesi arayıp “Meclisi açalım, darbeye oradan direnelim.” dedik. İsmail Kahraman, küs olduğumuz İsmail Kahraman, gırtlak gırtlağa geldiğimiz İsmail Kahraman bu tutumdan dolayı “Büyük bir demokrasi örneğidir, dayanışmasıdır.” deyip sarıldı diye günlerce, günlerce gündem oldu. Kot pantolon üstüne emanet gömlekle kürsüye çıktım. Dedim ki: “Biz yeni bir seçim yapılıp millet başka bir görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Milletin iradesinin, seçilmiş parlamentonun, demokrasinin arkasındayız. Bütün darbecilerin sonuna kadar karşısındayız. Seçilmişin arkasındayız, darbenin karşısındayız.”
O gün Ayşe Keşir Hanımefendi AK Parti milletvekiliydi, halen öyledir. Düzce milletvekili diye hatırlıyorum. Cep telefonundan yayın yapıyor. “Yayın yapabilir miyim?” dedi. “Ne demek.” dedim. Nereye duyuruyorsak sesimizi. A Haber canlı yayında bunu Türkiye’ye veriyor. A Haber’deki spiker, isteyen YouTube’dan arasın, hala var. A Haber spikeri Özgür Özel, 15 Temmuz. Bugüne kadar çok eleştirdik. Özgür Özel’e çok laf söyledik ama bu gece inanılmaz bir demokrasi dersi veriyor Türkiye’ye ve dünyaya. Özgür Özel için şimdi övme zamanı. Özgür Özel’in arkasında durma zamanı. A Haber söylüyor bunu o gece. Çünkü biz öyle birileri gibi konjonktürel demokrat değiliz. Çünkü biz demokrasiyi “İşimize geldi, bindik demokrasi tramvayına. İşimize gelmeyen yerde ineriz.” diyen Recep Tayyip Erdoğan değiliz. Biz demokrasiyi…
Recep Bey, Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, demokrasiyi bir tramvaya benzetiyorsan biz raylarını döşeyeniz ha. Bu memlekete tramvayın rayını döşeyeniz.
Şimdi aynı Erdoğan 15 Temmuz’un ertesi günü, 16 Temmuz, bak böyle, ne bu? CHP’nin kapısını çalıyor. Yanımda Sayın Genel Başkan’a diyor ki: “Dün akşamki Meclis grubunuzun tutumundan dolayı takdirlerimi iletin.” Allah var, Kemal Bey dedi ki: “CHP her zamanki gibi darbelerin karşısında.” “Teşekkürlerimi iletin.” Dedi ki: “Teşekküre, darbeye teşekkür edecek bir şey yok. Telefon bağlıyorlardı. Cumhurbaşkanı görüşecek.” Aramızda değerlendirdik. Dedim: “Teşekkür edecek, teşekkürünü kabul etmeyelim bunun.” Çünkü biz teşekkür edilecek bir iş yapmıyoruz. Biz 100 yıldır yaptığımızı yapıyoruz. Sandığa sahip çıkıyoruz, demokrasiye sahip çıkıyoruz. Bugün teşekkür kabul etmek birisini demokrasinin ev sahibi, seni orada misafir yapar. Biz bu demokrasiden istifade eden herkesin bu makamlara gelmesinin teminatı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikrinin sahipleriyiz.
Vuruyor kapıya. “Sizin dünyayla bağlantılarınız güçlü. Bu darbeyi dünyaya birlikte anlatabilir miyiz? Sosyalist Enternasyonel’e sizinkiler anlatabilir mi?” “Hay hay.” dedik. Şimdi bana diyor ki: “Sosyalist Enternasyonel’e bizi şikayet etme.” Sana darbe yapılınca şikayet edeceğiz de, anlatacağız da 15,5 milyon oyla milletin aday gösterdiği İmamoğlu’na sen darbe yapınca mı susacağız?
1980 darbesini yapanlara Amerika “Bizim çocuklar.” diyordu, bizim çocuklar. 19 Mart darbesini yapanlar Amerika’dan icazet aldı dedim. Üç gün sustular. Sonra bir iki kınama mınama yaptılar. Şimdi o konulara girmiyorlar ama Gazze’yi güya turistik kent yapacağım deyip önündeki doğalgaza sökmek isteyen, çökmek isteyen, deli numarasıyla orada oyun kurgulayan Trump’a susan, diğer taraftan Filistinlileri başka ülkelere yollayacağız deyince itiraz etmeyen, Kuzey Kıbrıs’ı tanıması gereken Türki Cumhuriyetleri’ne Güney Kıbrıs’ı tanıttıran bir plana sessiz kalan Erdoğan 12 Mart tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile Trump’ın petrol baronunu, Harold Hamm, sözleşme imzalıyorlar. Güneydoğu ve Trakya’daki petrol aramaları için. Trump yolluyor. “Adamımı yolladım ona.” diyor. “Çok güzel anlaşmalar yaptılar.” diyor. “Bizim çocuklar” diyen, darbeden tam bir hafta önce, “Sen önce bizim petrol baronuyla Türkiye’deki bütün petrol aramaları için bir anlaşma yap bakalım. Ondan sonra işine bakarsın.” Bakın, bu kişiye gazeteci soru sordu. “Türkiye’de bir huzursuzluk var. Bu durum petrol işinizi nasıl etkiler?” Bu adam diyor ki, bakın bu adam, Trump’ın Erdoğan’a yolladığı adam, Erdoğan’ın Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’yla imza attırdığı adam, diyor ki: “Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi. Üçüncü dünya ülkelerinde böyle işler olur. Muhalifleri hapse tıkarsınız, icabına bakarsınız. Yaptıkları işe yarayacak Erdoğan’ın.” diyor. “Yaptıkları işe yarayacak. Muhalifi” bakın, teröristi demiyor, yolsuzluk yapanı demiyor. “Muhalifleri içeri tıkarsınız, icaplarına bakarsınız. Erdoğan’ın yaptıkları işe yarayacak. O yüzden petrol aramada şey yok.” Yani 12 Eylül’deki bizim çocuklar şimdi Trump’ın icazetiyle bu işlere karşı çıkacak, ses yükseltecek, örneğin Trump’ın Gazze’yi işgaline evet demeyecek bir sonraki cumhurbaşkanının içeri atılmasına mevcut cumhurbaşkanıyla yol yürünmesine karar vermişler. Bu darbe, bütün darbelerden farklı olarak iktidara yapılan bir darbe değildir. Bu darbe iktidar tarafından geleceğe, geleceğin iktidarına yapılan korkakların yaptığı bir darbedir.
Ekrem İmamoğlu: Hiç mi Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazsın?