39,4847$% 0.34
45,6226€% -0.27
4.342,71%1,37
7.084,00%1,38
28.249,00%1,36
4083462฿%-3.91256
CHP’nin “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki durağı Pendik oldu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mart’taki İBB’ye yönelik “darbe girişimini” hatırlatarak o gece Saraçhane’de halkın direnişiyle kayyım planının bozulduğunu vurguladı.
Özel, 19 Mayıs mitinginin final değil, bir başlangıç olduğunu belirterek mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
Pendik’in AKP’nin kalesi olmadığını savunan Özel, CHP’nin tüm demokratlarla omuz omuza verdiğini ve otoriter anlayışı sandıkta yeneceklerini ifade etti.
Özgür Özel’in konuşmalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Bu akşam İstanbul’daki altıncı ilçe buluşmamızı yapıyoruz. 19 Mart darbe girişiminden sonra Saraçhane’de yedi gün – yedi gece hep birlikte direndik. Öncelikle ilk gün darbeyi haber aldığımızda İl Başkanımız Özgür Çelik ile birlikte durumu değerlendirdik. O Vatan Emniyet’in önüne gitti. Ben Saraçhane’ye geçtim. Darbenin maksadının İstanbul’un iradesine kayyım atamak, Saraçhane’yi ele geçirmek olduğunu, seçimle kazanamadıkları İBB’yi, atama ile yönetmek istediklerini biliyorduk. O gün dedik ki ‘Bu akşama buraya bir çağrı yapalım.’ Daha biz bunu söylerken elbette en tepeden gelen talimatla İstanbul Valiliği beş gün süreyle üç kişi bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi, eylem yapmayı yasakladı. Köprüleri, Saraçhane’ye, tarihi yarımadaya gelen köprüleri kaldırdılar. Metroları, metro duraklarını kapattılar. Vapurları iskelelere zincirlediler. Otobüsleri ve özel araçları 7,5 kilometrelik bir çapla Saraçhane’ye yaklaştırmadılar. ‘Acaba ne olacak?’ dedik, ‘Ne olacaksa bu akşam olacak. Ya bu akşam İstanbullu seçtiğine sahip çıkacak ya da atanmışların dönemi başlayacak. Sandık gidecek kayyım gelecek.’
Gözümüz, kulağımız yollardaydı. Orada iki önemli iş oldu. Biri, Vatan Emniyet’in önündeki Cumhuriyet Halk Partililer, oradaki bariyerleri aşıp; ikincisi, İstanbul Üniversitesi’nin önündeki öğrenciler, bariyerleri aşıp, meydana geldiler. İlk beş – altı bin kişi orada sosyal medyadan fotoğraf paylaştılar, bize seslendiler. Biz çıktık, balkondan onlara seslendik. ‘Bütün İstanbul’u buraya çağırıyoruz’ dedik. Bir anda 10 kilometre yürüyerek gelenler, köprülerin kalkmasına rağmen ta nerelerden dolaşarak gelenler, kucağında çocuğuyla, karnında üç aylık bebeğiyle, anasının – babasının koluna girip gelenler 19 Mart darbe girişimini püskürttüler. O gece toplanan 100 binler, 500 bin oldu, 1 milyon 200 bin oldu. Yedi gün – yedi gece boyunca Türkiye siyaset tarihinin en önemli direnişlerinden birini orada hep birlikte gerçekleştirdik. Ardından köprüyü geçtik, buraya Maltepe’ye geldik. Milyonlarca kişi irademizi haykırdık, seçtiğimiz belediye başkanına, Ekrem İmamoğlu’na, Ekrem Başkana sahip çıktık. O günden beri her hafta sonu bir ilde, Samsun’dan başlayarak Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve nihayet 19 Mayıs’ta 2 milyon İzmirli ile birlikte Gündoğdu Meydanı’ndaydık. İlçe mitinglerinin ise beşincisini geçen hafta Silivri’de yapmıştık. Dediler ki ‘19 Mayıs’ta muhteşem bir miting yaptınız. Herhalde burada bitiyor.’ Dedik ki ‘19 Mayıs bitişlerin, vedaların değil; başlangıçların, ilk adımın tarihidir. İlk adımın.’ Şunu söyledik…. Buradan da tekrar ediyoruz. ‘Biz 19 Mayıs’ta İzmir’de bir kapanışı, bir finali değil; bir başlangıcı gerçekleştirdik. Ekrem Başkan’ı, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, belediyedeki bürokratlarımızı, bütün arkadaşlarımızı alana kadar ant olsun ki bu bir başlangıçtır. 19 Mayıs’tan sonra ilk miting Pendik’tedir. Pendik’ten başlıyoruz.’ İşte Türkiye’nin duymak istediği ses, ihtiyacımız olan slogan. Hep beraber diyorlar ki ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.’
Tam 62 gün oldu. Ekrem Başkan’a, yani dünyanın Türkiye’de en çok tanıdığı, kiminin Türkiye’nin adını bilmeyip, adını bildiği güzel İstanbul’un seçilmiş, emin, şehremini insanına, şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, birinci seçimi kazandığında oyunbozanlık yapıp mazbatasını iptal ettiklerinde 806 bin farkla gelene, beş yıl hizmet edip karşısına başbakanlar, meclis başkanları ya da şehircilik bakanları çıkarıp, bileğini bükemediklerine karşı üst üste üç kez sandıktan çıkan Ekrem Başkan’a darbe yapılalı tam 62 gün oldu. Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’yla yarışmaktan korktuğu için, onu yenemeyeceğini anladığı için onu hapse atmıştır. Ergenekon ve Balyoz kumpasları gibi Erdoğan, Ekrem Başkan’ı yarışarak yenemeyeceği için onu hapse atmıştır. İftiralar attılar, hala atıyorlar. Yalanlar söylediler, hala söylüyorlar. Bakın 62 günde başımıza gelenlere ve bugün yaptıklarına bir kısaca bakalım. Çok ibretlik… ‘560 milyar yolsuzluk var’ dediler. Oysa altı yıldır İstanbul’u yönetiyoruz, altı yıllık bütçe 490 milyar lira. Bu paranın yüzde 60-70’i personel maaşı. Personele hiç maaş vermesen, hiç asfalt dökmesen, hiç çöp toplamasan, hiç su üretmesen ve dağıtmasan, hiçbir hizmet yapmasan 490 milyarın 350 milyarı personel maaşı… Diyorlar ki ‘560 milyar yolsuzluk var.’ Bir lirasını ispat edemediler. Ekrem Başkan’ı bugün masaya oturup anlaştıkları terör örgütüne yardım etmekle suçladılar ama ispatlayamadılar. ‘Evde kasalar var. Vinç ile çıkacak’ dediler. Bir kumbaranın içinden 4 bin lira bulabildiler. ‘Kurultayda bin 200 telefon dağıtıldı’ dediler. Söyledikleri marka telefon, kurultaydan bir yıl sonra üretildi de Türkiye’ye geldi. Bütün telefonları gösterdik, söylediklerinden bir tanesini bile bulamadılar. ‘Garajlarda lüks arabaları var Ekrem Bey’in’ diye servis ettiler, üç gün konuştular. Arabaların MHP’li milletvekiline ait olduğunu görünce sustular, oturdular. ‘Valizde para var’ dediler. Dedikleri valizden rahmetli Kadir Topbaş’tan kalmış jammerler çıktılar. Sustular, hiçbir şey söyleyemediler. ‘Ciddi belgeler var’ dediklerinden, ‘İfadeler ortaya çıkacak’ dediklerinden, ‘Öyle duydum, öyle tahmin ediyorum’ diye ifadeler… Dört ay konuşup, son iki günde aldıkları MASAK raporundan adeta bir boş peçete torbası çıktı. Bir tek ispatta bulunamadılar. Erdoğan dedi ki ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.’ İki ay geçti, Erdoğan söylediğini unuttu. Ben buradayım, Pendiklilerin gözünün içine bakıyorum, arkadaşlarımla gurur duyuyorum.
Şimdi bunca yalandan sonra… Bakın 560 milyar; yalan. Lüks araba; yalan. Cep telefonu; yalan. Para kasası; yalan. Bavullarda para taşımak, MASAK raporu… Şimdi çıkmış iki gündür, ‘Telefon bulduk’ diyorlar. Hangi telefonu buldun? Diyorlar ki ‘Bir eve gidildi. O evde bir telefon bulundu. Bu Ekrem İmamoğlu’nun gizli telefonuydu.’ Utanmadan, sıkılmadan. Arkadaşlar bu yuhalama işi iyi bir iş değil. Ben kimseyi yuhalatmam. Bir kişiyi, hayatımda bir kişiyi yuhalattım. O da biliyorsunuz, Volkan Konak hayatını kaybedince Volkan Konak için ‘Sahnede gebermiş’ diyen Çatalca müftüsüydü. Ona dedim, ‘Senin peşini bırakmam.’ Hiçbir meydanda bırakmadım; ne Van’da, ne Mersin’de, ne Samsun’da, ne Silivri’de, ne İzmir’de… Dün akşam açıklandı, Çatalca Müftülüğü’nden almışlar, müftü rütbesini sökmüşler, Kocaeli’ne vaiz tayin etmişler. Yazmış ‘Madem ki savaştayız, elbette bedel ödeyeceğiz.’ Sen o bedeli ödemedin, sen bedelin b’sini görmedim b’sini. Ama buradan Kocaeli’nin müftülük emrine vaiz olan olarak yollanan o müftüye, eski müftüye söylüyorum. Bak yaptığının arkasında kimse duramadı, senin arkanda duramadılar. Şimdi vaiz olarak Kocaeli’ne gidiyorsun, ölünün arkasından iyi konuşmak öğütlenirken tam tersini yaptın, küfrettin. Cezanı çekiyorsun. Sakın ha sakın. Biz Türkiye’nin en büyük ailesiyiz. Her camide varız, her vaazı dinleriz. Terbiyesizlik yaparsan, gelir orada ağzını yırtarız. Elhamdülillah bu partinin her camide, her cemaatte, bu partiye gönül vermiş üyesi de var, bu partinin üyeleri Kocaeli’nde de var, nerede olursan orada var. Ya orada haddini bileceksin, yoksa senin peşini bırakmayacağız. Şimdi biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne siyasetçi ne başkası yuhalatmayız, bu yuhalama işini bir kenara bırakıyoruz.
Şimdi bunlar dünya kadar yalan attılar, siz de demin saydınız. Şimdi iki gündür ‘Telefon bulduk, telefon bulduk.’ Koca koca gazeteciler, köşe yazarları utanmadan yazıyor diyor ki ‘Efendim telefon bulundu, soruşturma sıfırdan başlayacak. Yeni kanıtlar çıkacak.’ ‘Telefon bulduk’ diye söyledikleri telefon, Ekrem Başkan’ın Beylikdüzü Belediye Başkanı’yken kullandığı, İstanbul Büyükşehire geçince telefonu Özel Kalem’e yönlendirdiği, kapattığı, bir çekmeceye attığı, beş yıldır hiç arama yapmayan, arandığında Özel Kalem’den çıkıp işlerinin görüldüğü, asla ve asla içinde herhangi bir bilgi, belge, sorun olmayan bir telefonu, şimdi üç gündür-iki gündür algı yönetimi için ‘Telefon bulundu’ diyorlar. Buradan bütün Türkiye’ye söylüyorum. Büyük bir yalanla karşı karşıyayız. Anılan telefon, Ekrem Başkan’ın ilk ifadesinde kayda geçirdiği 532 721 03 25 numaralı telefondur. İlk gün söylemiştir. ‘Telefon buldum’ diye sevinen budalalara söylüyorum; Telefonu bulan Graham Bell bile sizin kadar sevinmedi telefonu icat ettiğine. Yalandan delil icat edemezsiniz. Bütün Türkiye’ye ilan ederiz ki; yeni bulunan telefon dedikleri zaten söylediğimiz telefondur, asla ve asla delil durumunu değiştirecek bir şey yoktur. Ekrem Başkan masumdur, ben de kendisine sonuna kadar kefilim. Şimdi buradan, bu coşkulu meydandan Erdoğan’a bir çağrıda bulunuyorum: Yalanlarla kurduğunuz bu kumpas duvara toslamıştır. İddianameye yazılan iftiralar çürümüştür, tükenmiştir. Millet bu kumpasa razı gelmemiştir, ikna olmamıştır. Bir hata yaptınız, yol yakınken dönünüz. Eğer bu yanlıştan dönersen, sadece yanlıştan dönmüş olursun, özür dilersin. Bu yanlıştan dönmezsen, tarihe darbeci olarak geçiyorsun, cunta başı olarak kalacaksın.
Israr ettikçe hem kendinizi bitiriyorsunuz hem memleketi bitiriyorsunuz. Merkez Bankası 60 milyar dolar rezerv yaktı bu uğurda. Bu para kişi başına 27 bin lira. Bu para dün gece doğan kundaktaki bebekten de ölüm döşeğindeki hastadan da bu meydandaki herkesten de 86 milyondan ayrı ayrı çıktı. Tam 27’şer bin lira. Emeklilere 14 bin değil, 30 bin lira maaş vermek, bunu 10 yıl boyunca yapmak mümkün bu parayla. Çiftçilerin bütün borçlarını silmek, bir o kadar da üstüne para vermek mümkün bu parayla. Kredi Yurtlar’dan kredi kullanan öğrencilere 3 bin lira değil, 30 bin lira vermek, bunu 10 yıl sürdürmek mümkün bu parayla. Emekliye, işçiye, çiftçiye, memura bulunamayan parayı Ekrem Başkan’ı hapiste tutmak için harcayanlara şunu söylüyoruz: Korkunun ecele faydası yok, siz gideceksiniz. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacak. Buradan Erdoğan’a, Pendik Meydanı’ndan bir kez daha meydan okuyoruz. Erdoğan, sen birini yolladın. Yalanlar, iftiralar, gizli tanıklar, zorla iftira attırmalarla bir şeyler tasarladı, olmuyor. Sen ona güveniyorsun, biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Eğer cesaretiniz varsa bir an önce iddianameyi düzenleyin. Arkadaşlarımızın yargılanmalarını TRT’den canlı yayınlayın. Bu millet iftirayı da görsün cevabını da duysun. Erdoğan, 25 yıldır kazandığın Pendik ‘Hak, hukuk, adalet’ diye inliyor. Ve sana sesleniyor. Diyor ki ‘Gel, gel, cesaretin varsa TRT’ye gel. Canlı yayında ver onu duyalım.’ Buradan hem meydanda olanlara hem televizyonu başında olanlara şunu söylüyorum. Yarından itibaren sokakta, parkta, çarşıda, pazarda, alışverişte, ev gezmesinde, iş yerine giderken serviste AK Partili kimi görürseniz şunu sorun. Deyin ki ‘Neden TRT’den yayınlanmıyor bunlar? İftiralar duyuyoruz da cevaplarını niye duyamıyoruz? Var mısınız TRT’den yayınlanmasına’ deyin. Var mısınız? Kendine güvenen yayınlasın.
Değerli arkadaşlar buradan müsaadenizle Pendik Meydanı’ndan başta Pendikli AKP’li gençlere, İstanbul’daki AKP’li gençlere, Türkiye’deki AKP’li gençlere seslenmek ve onlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bakın genç arkadaşlar, kadınıyla erkeği ile bütün gençler, hepimiz futbolu biliyoruz. Biliyorsunuz ki hayat fena hâlde futbola benzer. Siyaset daha da benzer. Şunu görün ki; bir futbol müsabakası gibi kabul edelim siyaseti. Yıllardır Tayyip Bey’le müsabaka yapıyoruz. 23 yıl boyunca Tayyip Bey kazandı. Ama 31 Mart seçimlerinde, son seçimde biz kazandık. AK Parti 23 yıl sonra ikinci parti oldu, Cumhuriyet Halk Partisi de 23 yıl sonra birinci parti oldu. Şimdi Tayyip Bey o maç yaptığımız top kendi kalesine girince kızdı. Topu aldı, sizin eve geliyor, AK Parti’ye. ‘Kimseyi oynatmam’ diyor. ‘Madem ki kazanmıyorum, artık maç yok’ diyor. ‘Ben bu topu keseceğim, bundan sonra maç yapmayacağız’ diyor. Pendikli AKP’li genç kardeşim, AKP gençlik kolları, Türkiye’deki AK Partili gençler, Tayyip Bey’e deyin ki dede deyin, baba deyin, reis deyin. ‘Ya kazanınca iyi de kaybedince biz niye kaçıyoruz?’ deyin. ‘Niye topu kesiyorsun?’ deyin. ‘Ver o topu, sen otur evde, biz gidip oynayacağız’ deyin. Bakın AK Partili arkadaşlar belki bir maç kaybedersiniz, iki maç kaybedersiniz. Ama onurunuzu, gururunuzu, haysiyetinizi kaybetmezsiniz. Yenmek de var, yenilmek de var. Kazanınca oynayıp, kaybedince topu kesmek kimseye yakışmaz. Tayyip Bey kaybetmeyi de öğrenmeli. Eğer AK Partili gençler topu alıp gelirlerse AK Parti demokratik bir partiye dönüşür. Belki ilk seçimi kaybeder ama gelecekte hepinizin siyaset olanağı olur. İktidar ihtimali olur. O top kesilirse, demokrasi biterse geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece bir tek adam ve onun yarattığı felaket kalır. Siz de o ayıbın ortağı olursunuz. Kendinize bunu yapmayın, ailenize bu utancı yaşatmayın. Gelin sahaya, gelin sahaya. Korkup da kaçanlar tarihe geçemez, tarihe kazananlar da geçer, kaybedenler de geçer. Ama korkakların tarihte yeri yoktur.
Ekrem İmamoğlu’nun mesajı Pendik’te okundu: “Yürüttükleri her algı operasyonu ayaklarına dolanıyor!”