39,7782$% 0.05
46,7153€% 0.66
4.265,97%0,14
6.957,00%-0,16
27.744,00%-0,15
4264985฿%0.22885
CHP, tutuklu Ekrem İmamoğlu’na destek için Beyazıt Meydanı’nda “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingini sürdürdü.
CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır, Halk TV’ye verdiği röportajda Beyazıt Meydanı’na CHP’nin aydınlatma cihazlarının alınmadığını açıklayarak, “Türkiye’yi karartanlar ülkeyi karartanlar burayı kararttığını mı sanıyor? Ne yaparlarsa yapsın o güneş doğacak. Bu ülke aydınlanacak.” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mitingde yaptığı konuşmada, 160 bin kişinin toplandığını belirterek İmamoğlu’na selam gönderdi.
Özel, meydanın tarihi direniş geleneğini hatırlatarak gençlerin kararlılığına vurgu yaptı.
İmamoğlu’nun diplomasının iptaline tepki gösteren Özel, iktidarın bu hamlesine karşı mücadele edeceklerini ifade etti.
“Diplomasız Erdoğan!” diyerek iktidarı hedef alan Özel, Beyazıt Meydanı’ndan adalet ve demokrasi mücadelesini büyüteceklerini söyledi.
Özgür Özel’in konuşmalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Bugün burada bu büyük coşkuyu gölgelemek isteyen birileri bu meydanı aydınlatmamıza izin vermemek için her şeyi yaptı. Şimdi Ekrem Başkan’ın sizlerle, Saraçhane’de her söylediğinizde o küçücük hücresinden biraz da gözleri nemlenerek sizleri dinlediği o büyük koroyu bir kez daha Ekrem Başkan için göreve davet ediyorum. Bütün telefonların ışıkları yansın. Yiğidim aslanım, Silivri’de bizi dinliyor. 40 bin kişilik bu meydanı Ekrem Başkan’ı selamlamaya davet ediyorum. 40 bin metrekarelik bu meydanda bu akşam tam 160 bin kişiyiz. Görüyor musun Ekrem Başkan, seni selamlıyor gençler? Harikasınız arkadaşlar, harikasınız. Ekrem Başkan’ın, Murat Çalık Başkan’ın isteğiyle rahmetli Volkan Konak’tan dinledik. Silivri’de bizim için yatanlara da Maçka’da, memleketinde yatan Volkan Konak’a da bu memleket için mücadele edenlere de can verenlere de selam olsun. Bu meydan politik hafızası çok güçlü, çok canlı olan bir meydan. Hürriyet mücadelesinin, özgürlük mücadelesinin kalbi burası. Her şey burada başladı. Pek çok şey burada bitti ama bu meydan tarihi önemini hiç kaybetmedi. Bu meydanda direniş var. Bu meydanda itiraz var. Bu meydanda mücadele var. Bu meydanda cesur kalpler, bu meydanda vatan için toprağa düşen bedenler var.
Zaman zaman bu meydana karanlık eller de uzandı. Kontrgerilla, derin devlet burada canlar aldı. Ancak bu meydan hiçbir zaman teslim olmadı, teslim olmayacak. Beyazıt Meydanı, bu meydan hürriyetin ve mücadelenin meydanı. Bu meydanı dolduran gençler, azim ve kararlılığın, yüksek bilincin, kumpaslara, bir takım tuzaklara karşı her daim uyanık olmanın bilincinde olan gençlerdir. Bu meydan mücadeleyi de bilir, kirli ellerin oyunlarını da bilir. 28 Nisan 1960’ta kurulan Tahkikat Komisyonu’na itirazen, bu meydanda eylem yaparken vurulup düşen Malatya’nın evladı Turan Emeksiz’in anısı önünde eğiliyoruz. 16 Mart 1978’de Eczacılık Fakültesi önünde bombalı ve silahlı saldırı ile hayatını kaybedenleri; Hatice’yi, Cemil’i, Baki’yi, Turan’ı, Apo’yu, Hamit’i ve Murat’ı rahmetle ve minnetle anıyoruz. Bu meydan İstanbul işgal edildiğinde, 1453’te kurulmuş İstanbul Üniversitesi, Darülfünun öğrencileri, işgale karşı ilk mücadeleyi başlatanlar, İstanbul’un işgaline ilk direnenler, ilk kıvılcımı yakanlar oldu. İstanbul Üniversitesi’ni saygıyla selamlıyoruz.
19 Mart darbesine giriştiklerinde ‘Ne olacaksa bu akşam olacak.’ dediğimizde ve darbenin hedefinde olan, kayyım atamanın peşinde olanların hedefinde olan Saraçhane’nin önüne tüm İstanbul’u davet ettiğimizde, onlar bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi yasakladılar. Onlar vapurları iskelelere bağladılar, metroları kapattılar. Tarihi yarımadaya gelen bütün köprüleri kaldırdılar. Otobüsleri 10 kilometre sokmadılar. Şunu biliyorduk: ‘Bir şey olacaksa bugün olacak. Bu akşam olacak.’ İşte o gün bu meydanda olanlar oldu. Darülfünun, İstanbul Üniversitesi önündeki barikatları yıkarak Saraçhane’ye geldi, Saraçhane’yi kurtardı. Onların cesaretini, kararlılığını ve bu yüce çatıyı kim kötülüklere, yanlışlara, hatalara alet ederse etsin, hangi beceriksiz eller bu kadim kurumun geleneğini kirletmeye çalışırsa çalışsın, İstanbul Üniversitesi başkadır. İşte İstanbul Üniversitesi tam da buradadır. İstanbul Üniversitesi ile birlikte yedi gün ve geceleri, akşamları Saraçhane’de direnen, Türkiye’ye umut olan, umut saçan İstanbul Teknik Üniversitesine, Yıldız Teknik Üniversitesine, Marmara Üniversitesine, Boğaziçi’ne, Galatasaray’a, Mimar Sinan’a bin selam olsun.
Bugün aramızda çok sayıda vakıf üniversitesinden arkadaşlar var. Koç Üniversitesini görüyorum. Onların şahsında tüm İstanbul’un üniversitelilerine selam olsun. Hoş geldiniz. İyi ki geldiniz, iyi ki varsınız. Bu üniversitelerin, bu güzel şehrin, bu güzel ülkenin pırıl pırıl, iyi yetiştirilmiş, barışçı evlatları, barışı savunanlar, demokrasiyi savunanlar, kardeşliği savunanlar, karşısındaki kötülüğün baskılarına, haksızlıklarına elbette teslim olmadılar. Bir gün Ankara’dan İstanbul’a atanan, buraya gelen ve eski görevi bir siyasi görev olan biri tarafından o operasyonlar başlatılınca, bu haksızlıklar başlatılınca sordular, ‘Nedir bu?’ diye. Dedim ki, ‘Bu yapılanları, belediye başkanlarımızı alıp da içeri tıkmaları, bu kayyım atamaları, bu İstanbul’un iradesine saldırmayı bize savaş ilanı kabul ediyorum.’ Çünkü biz barışçıyız. Ama uysallığımıza, iyi niyetimize, yüreğimizin temizliğine, aklımızın iyiliğine güvenip de kimse ama kimse bizi ezmeye kalkmasın. Eğer bizi kavgaya davet ederseniz o zaman işler değişir.
Birileri bizleri kavgaya davet etti. Davetleri kabulümüzdür. ‘Biz nasıl bilirsek hep, hep bir ağızdan gülmesini. Biliriz öylece yaşamasını, öylece ölmesini.’ Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için. İşte birimiz, hepimiz için bugün Silivri’de bedel öderken hepimiz o biri için bugün buraya bir miting yapmaya, toplanmaya, dağılmaya değil; eyleme geldik. Buraya, bu kapının önüne bütün Türkiye’den, Anadolu’dan diploma almaya geliyorlar. Biz de bugün buraya alınteri ile alınmış, haksızlıkla saldırılmış bir diplomayı geri almaya geldik. Erdoğan, ne oluyor o meydanda diye merak ediyorsan hani diplomayı veren bölüm; İşletme Bölümü iptal etmedi de üniversitenin ringine, duvarındaki boyasına, saati bozulursa tamirine yetkili olan üniversite Yönetim Kurulu’na haksızca diplomayı iptal ettirdin ya. Sonrasında o iptali 45 gündür bize tebliğ ettirmeyip, güya süreleri geçirtmeye çalıştın ya. Sonra dün o diplomanın iptaline karşı biz dava açınca, ekrana bakılıp sorgulanınca görünen diplomayı sistemden kaldırtın ya.
‘Ne oluyor?’ diyorsan, Beyazıt’ta 200 bin genç toplanmış, onlar da senin diplomanı sorguluyorlar. Diplomasız Erdoğan. Sayın Erdoğan diploma öyle sorgulanmaz, böyle sorgulanır. Burası Beyazıt Meydanı, çok acıya, çok mücadeleye şahitlik etti bu meydan. Sol yumruk havada açılan pankartları da gördü, başörtülü, dualı direnişlere de tanıklık etti. 68’in devrimci gençliğinin emperyalizme karşı göğsünü siper ettiğini de üniversiteye sokulmayan başörtülü öğrencilerin mücadelesini de gördü. Namusuyla çalışana, emek verene, başörtüsüne de geleceğine de devrime de sahip çıkana, mert olana helal olsun.
Diplomaya dair iki hususu daha söyleyeyim. Malum bugün burada diplomanın peşindeyiz, İstanbul Üniversitesinin önündeyiz. Bakın değerli arkadaşlar, bu diplomanın sahteliğini iddia edenler, daha doğrusu o zaman yapılan geçişin usulsüz olduğunu iddia edenler, 35 yıl önce ‘gel’ diye ilan vermişler. Belgeleri istemişler, incelemişler, okula kaydetmişler. Pek çok dersi de yeniden okutup o derslerden tek tek geçirmişler. Diploma düzenleyip mühürleyip teslim etmişler. O günden bugüne Ekrem Başkan’la birlikte 28 arkadaşı aldığı diplomalarla çeşitli görevleri yapmışlar. Bunlardan bir tanesi Galatasaray Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Naciye Aylin Ataay Hoca’dır. Bu hoca, hocamız Sorbonne Üniversitesinden de doktoralıdır. Türkiye’de binlerce, 10 binlerce öğrenciyi okutmuştur ve sırf tek suçu Ekrem Başkan’ın sınıf arkadaşı olmak ve Erdoğan’ı yenecek kişiyle aynı sınıfta okumak olduğu için, Sorbonne’den doktoralı, Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı an itibariyle lise mezunudur. Lise mezunudur. Bu gözü dönmüşlüğe bir de çifte standardı gözler önüne sererek katkı yapalım. Bakın benim aileyle, eşle, dostla, çocukla uğraşmak gibi bir derdim hiç olmadı, olmaz. Onu yapan karşısında beni bulur. Kardeşime de saygılar sunuyorum. Ama sadece çarpıcı bir örnek olduğu için. Bakınız Sayın Hulusi Akar’ın kızı Chicago’da… Bakın bir kural var. Benim hiçbir mitingimde hiçbir siyasetçi, kimse yuhalanmaz. Ama bir kişiyi yuhalıyoruz. Madem yuhalamak istiyorsunuz. Volkan Konak ölünce arkasından söven Çatalca Müftüsü olacak ahlaksızı yuhalayın. Yuhalayın. Şimdi kimi yuhalamayı düşünüyorsan nefesini içine çek, Çatalca Müftüsü’nü yuhala o namussuzu. İyi geldi mi? Hadi bir alkış yapın kendinize.
Ben yuhalamanın düşmanıyım, o Çatalca Müftüsü’nü yuhaladınız ya benim içimin yağları eridi. O Çatalca Müftüsü, bak Volkan Konak öldü gitti. Toprak olacak, o topraktan fışkıracak, çiçek olacak, açacak, umut olacak. Ama sen boğazına kadar pisliğin içinde yaşayacaksın. Ömrüm boyunca peşini bırakmayacağım. Ömrüm boyunca. Diyor ki ‘Mesele hiç ezilmemekte, mesele hiç ezilmemekte. Ama punduna getirip de ezerlerse o zaman güzel kokmakta. Karanfil gibi, ıtır gibi kokmakta.’ Mesele Nazım gibi kokmakta, Volkan gibi kokmakta, Ekrem gibi temiz, güzel kokmakta. Çatalca Müftüsü gibi kokmayanlara selam olsun. Ve Hulusi Bey’in kızı Chicago Üniversitesi Biyoloji’de okumuş. 2003’te Hacettepe Tıp’a geçiş yapmış. 2009’da bitirmiş, diplomayı almış. Diploması usulsüz diye şikâyet edilmiş, Danıştay karar vermiş, bakın ne demiş. ‘İdarenin kendi hatasından kaynaklanan işlemler 60 gün içinde geri alınabilir. Bundan sonra işlemin iptalinden söz edilemez.
Ankara BB’den Osman Gökçek’e cevap: “Hırsıza hırsız olduğunu unutturmayacağız!”