CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Ağustos 1999'daki depremde yaşamını yitirenler için inşa edilen Yalova Deprem Anıtı'nı ziyaret etti. Daha sonra tarım sektörü temsilcileriyle buluşan Kılıçdaroğlu, grup toplantısının açıklamalarda bulundu. Sorunların kaynağının Türkiye'yi yönetenler olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik, 'Eğer yüreğin varsa, benim verdiğim rakamlardan şüphen varsa çıkarsın televizyonda karşıma sana ders veririm ben. Çıkar mı? Kabahati var efendim, çıkamaz' ifadelerini kullandı. Sorunların kaynağının Türkiye'yi yönetenler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 'Saraylarda yaşayıp halktan kopuk olan insanlar halkın sorununu bilemez, çözemez. Sarayda yaşayanların izlediği politika şudur; altta kalanın canı çıksın' ifadelerini kullandı. Son 18 yılda '5'li çete'ye 203 milyar 700 milyon dolarlık ihale verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrı yaptı: 'Eğer yüreğin varsa, benim verdiğim rakamlardan şüphen varsa çıkarsın televizyonda karşıma sana ders veririm ben.' Kılıçdaroğlu konuşmasını 'Engel çıkarıyorlar, hiç endişe etmeyin. Bay Kemal bütün engelleri aşıp halkıyla kucaklaşacaktır. Emin olun!' ifadeleriyle sonlandırdı. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Yalova'dayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün şehrindeyim. Bizi konuk ettiğiniz için bütün Yalovalılara teşekkür ederim. Derdinizi biliyorum. Hiç kimse umutsuz olmasın. Az önce üreticileri ziyaret ettim. Biraz sonra esnafımızla beraber olacağız. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiye'de hepimiz huzur içinde yaşayabiliriz. Sorunları biliyorum, sorunların kaynağını da biliyorum. Sorunların kaynağı Türkiye'yi yönetenler. Saraylarda yaşayıp halktan kopuk olan insanlar halkın sorununu bilemez, çözemez. Sarayda yaşayanların izlediği politika şudur; altta kalanın canı çıksın. Yani Erdoğan'ın ve arkadaşlarının izlediği ekonomik politikanın temel felsefesi; altta kalanın canı çıksın. '5'Lİ ÇETEYE 18 YILDA 203 MİLYAR 700 MİLYON DOLARLIK İHALE VERİLDİ' Son 18 yılda beşli çete dediğimiz şirketlere 203 milyar 700 milyon dolarlık ihale verildi. Başka bu işi yapacak adam yok mu? Bunların büyük bir kısmı paralarını da İngiltere'ye, vergi cennetlerine götürdüler. Sanıyorlar ki, Kılıçdaroğlu gelirse kurtulacağız. ERDOĞAN'A ÇAĞRI: ŞÜPHEN VARSA TELEVİZYONDA KARŞIMA ÇIK Bunlara bir de gelir garantisi veriyorlar. Yavuz Sultan Selim köprüsünün yapı maliyeti 3.3 milyar dolar. Verilen garanti 9 milyar dolar. Yüzde 100'ün üstünde para kazanıyorsun. Kimin parası? Fakirin fukaranın parası. Gaziosmanpaşa Köprüsü yapım maliyeti 1 milyar 200 milyon lira, verilen garanti 15 milyar dolar. Akıl tutulması var. Yalovalıların huzurunda söylüyorum: Eğer yüreğin varsa, benim verdiğim rakamlardan şüphen varsa çıkarsın televizyonda karşıma sana ders veririm ben. Çıkar mı? Kabahati var efendim, çıkamaz. Haklı olsa çıkar değil mi? 'Benim haklıyım, sen yanlış biliyorsun' der. Zafer Havalimanı Kütahya 50 milyon avroya yapılmış. Verilen garanti 208 milyon avro. Kim ödüyor parayı? Bu milletin fakiri fukarası. KUR KORUMALI MEVDUAT TEPKİSİ 'Faize karşıyız' diyorlardı. 'Faizi yükseltmeyeceğiz' diyorlardı. Bir adam durup dururken niye faize karşıyım der. Çünkü çok faiz ödüyordur, onun gizlenmesini ister. Tefecilere çalışan bir iktidar var. 'Doları düşüreceğiz, KKM getirdik' dediler. Yeni bir soygun şekli. Bu Kur Korumalı Mevduat, ekonominin kalbine atışmış atom bombasıdır. Bay Kemal'e güveneceksiniz. Bay Kemal kul hakkı yemez. Bay Kemal devleti soyanların karşısındadır ve o paraların tamamını alıp, millete verecektir. 'ASLA UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN' Güzel Türkiye'yi, huzur içinde yaşadağımız Türkiye'yi birlikte inşa edeceğiz. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Beraber, omuz omuza, kucaklaşarak Türkiye'nin sorunlarını çözeceğiz. Engel çıkarıyorlar, hiç endişe etmeyin. Bay Kemal bütün engelleri aşıp halkıyla kucaklaşacaktır. Emin olun! YALOVA DEPREM ANITI'NA ZİYARET Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Ağustos 1999'daki depremde yaşamını yitirenler için inşa edilen Yalova Deprem Anıtı'nı ziyaret ederek karanfil bıraktı. Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler anıtı gezerek depremde çekilmiş fotoğrafları inceledi. TARIM SEKTÖRÜ TEMSİLCİLERİYLE BULUŞTU Kılıçdaroğlu daha sonra Garden AŞ'de tarım sektörü temsilcileriyle buluştu. Burada yaptığı konuşmada, tarımın stratejik bir sektör olduğunu ve Covid-19 salgınının bunu tüm dünyaya gösterdiğini söyledi. Tarımsız bir dünya düşünülemeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, 'Var olan topraklarımızı çok verimli bir şekilde kullanmak ve insanlarımızı da toprağa küstürmemek lazım. Eğer toprağı küstürürseniz felaket bir tablo çıkıyor ortaya. Genç nüfus kalmadı diye orada bizim şöyle bir projemiz var, düşüncemiz var, onu kamuoyuna da açıkladık; kırsalda çalışan kadın ve gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Böylece bunlar yeri zamanı gelince emekli olacaklar. Bunları hem kırsalda tutmuş olacağız orada çalıştığı için ayrıca yük de olmayacak işveren üzerine' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, süs bitkileri alanında çalışan firmaların çok değerli ve önemli bir iş yaptıklarını dile getirdi. Bu sektörün ülkeye döviz kazandırdığını, istihdam oluşturduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bakın övünerek söylüyorsunuz, 'çalışanların yüzde 75'i' diye. Bu çok sıradan bir olay değildir. Sektörün kadına verdiği değeri, kadının da sektör için ne kadar uygun bir alan olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla o çerçevede bakmak gerekiyor. Çok kıymetli bir ürün süs bitkileri. Zaten çiçekle tanışmayan kimse yok, doğum gününden ölüme kadar, insanın doğumundan ölümüne kadar acı günlerinde de sevinçli günlerinde de bir şekliyle elimizde bir buket çiçekle veya bir çelenkle bir yerlere gidiyoruz. Üretilmesi gerekiyor. Geniş kitlelerin talebi var. Bu talebin karşılanması gerekiyor. Mümkünse bütün ürünler keşke Türkiye'de üretilebilse, onun da yeri ve zamanı gelince üretileceğinden eminim.' Üreticilerin toprağın her karışının değerini bildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, üreticilerin aynı zamanda alın terlerinin karşılığını istediklerini belirtti. Sorunu olanların sorunlarını çözüme kavuşturmak istediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: 'Benim kişisel inancım, felsefem, düşünsel olarak da felsefem, parti olarak da felsefemiz, bir yerde bir sorun varsa o sorunu yaşayan insanları çağıracaksınız veya siz ayağına gideceksiniz. Oturup konuşacaksınız, sorunu onlardan dinleyeceksiniz. Çünkü onlar aynı zamanda çözüm de üretirler, sorunu bildikleri için yaşadıkları için. Bu aslında siyasetçilerin kaçırmaması gereken bir alan. Sorunu çözmek istiyorsunuz, sorunu yaşayana muhatap oluyorsunuz. Bir süre sonra sorunu çözüyorsunuz. Siyaset kurumu sorun yaratan değil, sorun çözen kurum olmak zorundadır. Bu çerçevede şundan emin olmanızı isterim; Türkiye düşündüğünüzden çok daha büyük ve çok daha güzel bir ülke. Türkiye'nin her tarafını gezen birisi olarak ifade edeyim, olağanüstü zenginliğimiz var. Ama bu zenginliğin ne anlama geldiğini, bu zenginlikten nasıl yararlanmamız gerektiğini, siyaset kurumu tam öğrenmiş değil. Ankara'da odalarda oturarak bu sorunlar çözülemez. Tam tersine sorunları bilen, alanı gezen, sorunu yaşayanlarla oturan, konuşan ve sorunları çözen yapıya ihtiyacımız var.'