Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, katıldığı '10. Yılında Türk Borçlar Kanunu Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada tayin, terfi, atama ve üyelik seçimleri için liyakat vurgusu yaptı. Yargı yönetiminin detaylı ve ince bir mühendislik gerektirdiğini belirten Karaca, 'Yargı sisteminin temeli, hepimizin malumu olduğu üzere, liyakatli hakim ve cumhuriyet savcılarıdır. Liyakat sistemi, mesleğe kabul, atama süreçlerinin şeffaflığının sağlanması suretiyle hem gerçek hem de görünür olmalıdır.' şeklinde konuştu.

Akarca, arabuluculuğun Türk hukukundaki yerinin çok önemli olduğunu, başarısının yükseltilmesi gerektiğini belirtti.

Akarca, Türkiye'nin son yıllarda yargı alanında önemli reformlar yaptığını, yargı reformlarının 7. paketinin de gündemde olduğunu dile getirdi.

Yeni reformlar yapılmasına ihtiyaç duyulduğunun toplumun her kesimi tarafından haklı olarak ifade edildiğini anlatan Akarca, yargı yönetiminde bütünsel bir yaklaşımın da benimsenmesi gerektiğini vurguladı.

'KÖTÜ BİR HÂKİMİ İYİ BİR HÂKİM YAPAMAZSINIZ'

Akarca, yargı içindeki tüm kurumlar ve kişilerin birbirine bağlı dişlilerin bir parçası olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

'Dolayısıyla adalet aygıtı içindeki herkesin hem kendi sorumluluğunu bilmesi hem de bütünsel olarak sistemin içindeki yerini idrak etmesi gerekir. Yargı sisteminin temeli, hepimizin malumu olduğu üzere, liyakatli hakim ve cumhuriyet savcılarıdır. Liyakat sistemi, mesleğe kabul, atama süreçlerinin şeffaflığının sağlanması suretiyle hem gerçek hem de görünür olmalıdır. Veciz şekilde ifade edildiği üzere iyi bir hakimi daha iyi bir hakim yapabilirsiniz. Ancak kötü bir hakimi iyi bir hakim yapamazsınız.'

'LİYAKAT SİSTEMİ ESAS OLMALI'

Mesleğe alınan kişinin niteliğinin yargı sisteminin başarısı için bir ön koşul olduğunu belirten Akarca, 'Tayin, terfi, atama ve yüksek mahkeme üyeliği seçimlerinde de liyakat sistemi esas olmalıdır. Yargı bağımsızlığı hakimlerin performansının ölçülmesine engel bir ilke değildir. Tam aksine performansın izlenmesine ve yönetilmesine yönelik mahkeme araçlarının şeffaf şekilde uygulanması, hakimlerin tarafsızlığına ve bağımsızlığına ilişkin halkın güvenini artırır' değerlendirmesinde bulundu.

Yargı sistemi bir bütün olduğu için alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri konusunda görev alanların kalitesinin, takibi, desteklenmesi ve eğitiminin de önemine işaret eden Akarca, 'Yargı yönetimi detaylı ve ince bir mühendislik gerektirir. Sadece kişisel ve kurumsal deneyimlerle yargı yönetilemez. Ülkemizin yargı yönetimi ve adli kalite konusunda alması gereken daha çok mesafe olduğunu da belirtmek isterim' ifadelerini kullandı.

EN ÖNEMLİ REFORM, 'İSTİNAF SİSTEMİ'

Son yıllarda yargı alanında yapılan en önemli reformun, 'istinaf sistemi' olduğunu aktaran Akarca, istinaf sisteminin, çağdaş bir yargı sisteminin olmazsa olmazı olduğunu, Yargıtay'ın istinaf sistemini bugüne kadar desteklediği gibi bundan sonra da desteklemeye devam edeceğini dile getirdi.

Akarca, dünyada istinaf sistemi olmayan ülkenin neredeyse bulunmadığını ifade ederek, 'Bu nedenle istinaf, aslında geç kalınmış bir reformdur. İstinafın gerektirdiği diğer reformlar da henüz yapılamadığı için istinaf reformunun aynı zamanda yarım kaldığını söylemek de mümkün. Bu reformlara devam edilmesi gerekmektedir' dedi.

İstinaf Mahkemesi'nin ne anlama geldiğinin Türkiye'deki hukuk çevrelerinde tam olarak anlaşılamadığına değinen Akarca, şöyle konuştu:

'İstinaf mahkemeleri üzerinden sürdürülen tartışmalar ve bazı görüşlerin temelinde, Bölge Adliye Mahkemeleri'nin kurulmasından önceki yargı kültürü ve deneyimler yatmaktadır. Bölge Adliye Mahkemeleri, sadece Yargıtay'ın iş yükünü azaltmak, dava değeri veya cezası az olan dosyaları kısa sürede sonuçlandırmak amacıyla yargı sistemine monte edilen bir eklenti değildir. İstinaf Mahkemeleri, bir yeniden yapılandırma çalışmasıdır. Tüm dünyada kabul edildiği şekliyle istinaf, yargı sisteminin ana omurgasıdır. Hem Yargıtay'da hem de ilk derece mahkemelerinde istinafın can damarlarını oluşturan reformların bir an önce yapılması gerektiğini de ifade etmek isterim.'

Akarca, Yargıtay'da içtihat farklılıklarının giderilmesi için içtihadı birleştirme yoluna gidildiğini kaydederek, içtihadı birleştirme yolunun uzun ve karmaşık bir yapı olduğunu, bunun yerine içtihat farklılıklarının oluşmasına engel olan çalışma usulleri benimsenmesi ve bu konuda yasal düzenleme yapılması gerektiğini anlattı.

Şu anki sistemde dosyaların yaklaşık yüzde 80'i temyiz edilemediği için Yargıtay'ın ülkede içtihat birliğini sağlayacak şekilde içtihat üretemediğine dikkati çeken Akarca, şunları söyledi:

'Hepimizin malumu olduğu üzere 5 yılın altında olan hapis cezaları istinafta kesinleşiyor ve o suçlar toplumda çok işlenen suçlar. Bunlarla ilgili olarak yeni bir mekanizma getirilmeli. Belki izin sistemi getirilmek suretiyle bunlarda örnek içtihatlar oluşturulursa ilk dereceye ve istinafa da Yargıtay yol göstermiş olur. Bizim söylemek istediğimiz konu bu.'

'YARGITAY GEREKÇELİ KARAR YAZIM REHBERİ UYGULAMAYA GİRDİ'

Akarca, ülkede içtihat birliğinin sağlanması ve yargı hizmetinin kalitesinin artırılmasının en etkili aracının gerekçeli kararlar olduğunu vurgulayarak, 2 yıl süren sistematik bir çalışma sonucunda hazırlanan 564 sayfalık Yargıtay Gerekçeli Karar Yazım Rehberi'nin bu yıl başından itibaren uygulamaya girdiğini dile getirdi.

Rehberin uygulanmasıyla Yargıtay'ın liderlik ve eğitici olma görevi gereği daha etkili bir kılavuzluk yapabileceğini belirten Akarca, rehbere uygun şekilde yazılan ve kılavuzluk özelliği yüksek kararların, kuruluş çalışmaları devam eden yapay zeka destekli Yargıtay İçtihat Merkezi aracılığıyla da internet üzerinden yaygınlaştırılacağını aktardı.