39,1142$% 0.03
44,1548€% -0.27
4.102,60%-0,72
6.688,00%-0,75
26.670,00%-0,75
4226185฿%-0.80181
Özgür Özel, Avrupa Parlamentosu’ndaki konuşmasında Türkiye’nin Avrupa tercihini yalnızca stratejik değil, toplumsal bir karar olarak nitelendirerek, AB ile ilişkilerin sığınmacı pazarlıklarına indirgenmemesi gerektiğini vurguladı.
Avrupa ile Türkiye’nin karşılıklı dayanışma ve çok yönlü ilişkilere ihtiyacı olduğunu belirten Özel, ilişkilerin ilke, norm ve değerler temelinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca, savunma işbirliği ve demokratik değerlere bağlılığın önemine dikkat çeken CHP lideri, müzakere kültürünün pragmatik pazarlıklara tercih edilmesi gerektiğini ifade etti.
Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Tüm dünyada ve Avrupa’nın her yerinde, tam demokrasi için mücadele veren bütün siyasi aktörlerin, akımların, siyasi partilerin birbiriyle diyalog ve dayanışma içinde olması gerektiği bir dönemdeyiz.
Ortak akıl yerine, sözde güçlü liderliği ön plana çıkarmaya yönelen bu anlayış, tüm dünyaya yayılıyor.
Ülkemizde verdiğimiz mücadele, partimizin kuruluş ilkelerinin ve hedeflerinin yanı sıra AB’nin ortak değerleriyle de örtüşmektedir. Ortak değer ve hedeflerin yanında ortak risk ve tehditlerimizin olduğunu da söylemek yanlış olmaz.
Avrupa’yla Türkiye’nin çok yönlü bir ilişkiye ve karşılıklı dayanışmaya olan gereksinimleri hiç değişmemiştir. Türkiye’nin Avrupa’yı tercihi yalnızca tarihsel, siyasal ve stratejik bir karar değildir. Bu aynı zamanda toplumsal bir tercihtir. İktidarların tutumu ve ülkedeki siyasetin AB ile ilişkileri nasıl konumlandırdığı doğrudan seçmen tercihlerine de yansımaktadır.
AB, Türkiye’yle ilişkisini göçmen pazarlıklarına hapseden, Türkiye’yi sınırın ötesindeki bir göçmen deposu olarak gören bir birlik olmamalıdır. Türkiye, savaşlar ve iklim krizleriyle doğudan gerçekleşecek büyük göç baskınını kendi topraklarında tutan, karşılığında Batı’dan ekonomik yardım ve siyasal destek alacak bir ülke olarak görülmemelidir.
Tüm bunlarla birlikte son dönemde dünyanın içinde bulunduğu şartlar, AB ile Türkiye’nin kuracağı ilişkinin savunma işbirliği ayağını da her zamankinden önemli bir zemine oturtmuştur.
Dün bu kapsamlı ilişki gereksinimini görmezden gelerek, ilişkileri tek ve öncelikli konu görülen sığınmacılar sorununa indirgeyen yaklaşım, daha da gecikmeden terk edilmelidir.
Hatırlamalıyız ki demokratik değerlere, ilke ve normlara bağlı aktörler müzakere eder, pragmatizmi benimseyen aktörler ise pazarlık eder. Unutmamak gerekir ki kolay yoldan elde edilmiş pazarlıkçı kazançlar, kolay bir şekilde kaybedilebilir. AB ile Türkiye arasındaki ilişki, bir an evvel ilke, norm ve değerler temelli bir zemine dönmeli ve iki taraf karşılıklı olarak, demokratik ideallerin ve demokrasi kültürünün inşası için el ele vermelidir.
Mansur Yavaş’tan yeni sürece ilişkin açıklama: Şehit aileleri yok sayılmasın