İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna kısa bir süre kala Habertürk canlı yayında açıklamalarda bulundu.

"BÖYLE BÜYÜK BİR İHANET YAŞANMADI"

Türkiye bir sığınmacı saldırısı altında olduğunu belirten İmamoğlu, Yeniçağ'ın haberini paylaşarak; "Ülkeyi kevgire çevirmişler. Türkiye Cumhuriyeti tarihi böyle büyük bir ihanet yaşamadı, böyle büyük kötülük yaşamadı...” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Devletin bütün imkanları, bizim vergilerimizin kasasına girdiği devletin bütün imkanları ki bugün TRT'nin kasasına giren kesimin haklarının korunmadığı ortam. Sistemin yarattığı arızalar var. Bugün artık bakan milletvekili adayı olmuş, olmamış, bakanlığı düşüyor mu düşmüyor mu, saldım çayıra Mevlam kayıra bir düzenle. Bu seçimin sistem tercihi seçimi olduğunu her yerde söyledik. Böyle bir atmosfer.

Millet İttifakı'nın ortaya koyduğu 4 yıla yakın performans düzlemi var. Başta 11 büyükşehir belediyesi olmak üzere. Başta sayın Cumhurbaşkanı adayımız sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere bana Mansur Bey'e, Meral Hanım'a diğerlerine ağza alınmayacak şekilde terörist yakıştırmasıyla ve kanallardan aktörlerinden bilinçli üsluplarla karalama lekeleme düzlemine geçti mesele. Birinci turda bu kadar etkili olacağını düşünmemiştim.

Bunu ilk kez yapmıyorlar. İstanbul belediye seçimlerinde yaptılar. Hakkımızda Sisi benzetmesinden tutun etnik kökene kadar. Karadeniz'in 1900'lü yıllarına dönerek bir ilişkilendirme. İlk turda bu etkili oldu. Açıkçası yine herşeye rağmen ortada bir sonuç var. Örneğin 'ama montaj ama şu ama bu' diye, Allah'ın sopası yok işte, seni konuşturuyor. Bir montaj olduğunu itiraf ettiği meseleyi biz seçimden önce 'zaten bu uydurma' deyip geçtik. Yalan olduğunu kendi söyledi sayın Cumhurbaşkanı. Ben size desem ki, 'bizim elimizde öyle montaj da değil kendi sözleri, ama terör örgütü ama İmralı ile ilgili, şunu yayınlayın da üzerinizde konuşalım' desem. Yayınlayamazsınız, peşpeşe montaj diye. Bu bildiğiniz trol montaj. Bunu Cumhurbaşkanı meydanlarda gezdiriyorsa bu ayıp bir şey. Bu kadar ciddiye alınacağını düşünmedik. O bakımdan önemsemedik.

"CHP'NİN OYLARI ARTTI AK PARTİ'NİN OYLARI DÜŞTÜ"

Bakın aslında kıyamet kopacak bir durum yok. Ortada bir zafer yok, kazanan yok. CHP'nin oyu arttı, AK Parti'nin oyu düştü. Neye göre düştü, oyun artmasına rağmen düştü. Şunu söylemeye getiriyorum, bu seçimin siyasi parti olarak kaybedeni olarak AK Parti. Bu bizi mutlu eden bir tablo anlamında söylemiyorum, sadece tespit yapıyorum. Bütün bunlara rağmen. İlk saha gözlemimiz şu oldu. Bir odak çalışma yaptırdım. Baktım ki, inanılmaz etkili olmuş; terör örgütü aşağıya, terör örgütü yukarıya, inanılmaz etkili olmuş. Utanıyoruz. Yalanın karşısına biz gerçeği koyduğumuzda iş yeter diye düşünüyoruz. Az önce söylediğim o eşit olmayan propaganda sahası. Bana göre yüzde 90'a yüzde 10. Türkiye'nin izlediği ekranlar üzerinden üzerinden yorum yapmıyorum. Kararsız seçmen ya da AK Parti'ye oy vermiş seçmen. Oradaki insanlara biz erişemedik. Bu yalanı, iftirayı belki o kadar anlatamadık.

2. tura girdik. Cevap vermeye başladık. Çok özür diliyorum, birbirimizi tanıyoruz, durup dururken koltuk mücadelesi üzerinden terörist dersem siz ne yaparsınız? Dozajı artırdık. O an itibariyle iftira değil ama gerçekleri önlerine koymaya başladık. Bir HÜDA PAR meselesi var mı, var. Biz olmayan ortağımızla suçlanıyor. Ortaklarımız belli bizim. CHP olarak 5 ortağımız var. Millet İttifakı olarak. Efendim bir başka partinin taraftarları sizi destekleme kararı verdi. Bir karar vermişse, aday çıkartmıyorsa niye aday çıkartmıyorsun deme hakkımız yok.

"ÇOK AĞIR İFADELER KULLANDIĞI İÇİN HAKKINDA DAVACIYIM"

Bayrampaşa'daki vatandaşa kızmıyorum ki? Ben pazarlara tek başına gidiyorum. Yanımda bir iki görevlim var. Sadece siyasi olarak ilçe başkanını alıyorum yanıma. Pazara gindiğim andan itibaren vatandaşla diyaloğum şöyle; bana oy verin asla. Gününüz bereketli olsun, hayırlı işler, Allah gününüzü bereketli sağlasın, sofranıza bereket olsun, bu kadar. Birisi kesiyor önümü hayranlıkla sarılıyor. Ben bugün Güngören'deydim. Bir hanımefendi 'Ben AK Parti'ye oy veriyorum, şu karşıtlığa çok üzülüyorum, benim evlatlarım sana oy verdi' dedi. 'Senden Allah razı olsun, ben onu istiyorum, sen AK Parti'ye ver, öbürü şuna versin' dedim. Oya saygı duyarız. Seneye daha iyisini yaparız, onu konuşuruz. Girdik, pazarcı bize 'PKK'lı dışarı, içeri girme' dedi. Sabırla dinledim 5-6 dakika. 'Sensin terör üyesi, ben Anadolu çocuğuyum' dedim. Gariban bir insanın düştüğü duruma bak. Yaşı başı gitmiş. O aldatılmış bir insan. Kim aldattı onu? Başta sayın Cumhurbaşkanı. Beynini kilitledi, kalbine mühür vurdu. Ekrem İmamoğlu'nu terör üyesi görüyor. Ekrem İmamoğlu onun torununa hizmet edecek. Kızı varsa ona 'anne kart' verecek, İstanbul'u gezmesini sağlayacak. Daha iyi seyahat etmesi için metrolar yapacak. Çok ağır ifadelerde bulunduğu için hakkında davacıyım. Dövünerek uyardım, yapmayın diye. Türkiye Cumhuriyeti devletine bu dil kadar başka bir şey zarar vermedi.

"KÖTÜYE GİDEN TÜRKİYE'NİN EKONOMİK, SİYASİ İTİBARI"

Bu milletin kalbine kötülüğü öyle bir nakşediyor ki, Allah muhafaza, ben yine bu toprakların ferasetine inanıyorum. 'Ben şu ildenim, babayiğidim, milliyetçiyim' falan. Bu memleketin 81 ili bizim. PKK'nın tarifini yapan danışman, o küçük beyniyle, o küçük davranışıyla, yahu o illerde benim vatandaşım yaşıyor. O insanların akrabaları burada yaşıyoruz. Oradaki kızlarımız oğullarımız buradaki kızlarımız, oğullarımızla evleniyor. Bu beyin nereye gitti? Ne yazık ki, biz bunlarla mücadele ediyoruz. Türkiye'nin esas meselesi ekonomi. Dünya çapında kötüye giden Türkiye'nin ekonomik, siyasi, idari itibarı. Bizim bunları konuşmamız lazım.

"BİZİM İŞİMİZ GÜCÜMÜZ KANDİL'E CEVAP VERMEK Mİ?"

PKK seçime çeyrek kala ilk kez mi açıklama yapıyor. Bu AK Parti seçime giderken Kandil konuşur, FETÖ konuşur. Bu iş ne hikmetse AK Parti'ye, FETÖ'ye yarar. Bize külliyen zararı olan şey. Acaba niye yapılıyor? Benim aklıma bin tane oyun geliyor. Acaba bu açıklamalar sipariş mi? Benim Cumhurbaşkanı adayım sayın Kılıçdaroğlu terör örgütünü her gün niye muhatap alsın. 'Bununla irtibatı olanın Allah belasını versin' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı adayımız daha ne desin? Meral Hanım cevap verdi, Mansur Bey verdi, ben verdim. Bizim işimiz gücümüz Kandil'e cevap vermek mi? Sayın Cumhurbaşkanı onlarla ne kadar fazla irtibat kurduğu, ilişki siparişi verdiğini kendileri anlatıyorlar. Benim seçimime bir gün kala kırmızı bültenle aranan bir insanın TRT'ye çıkması, bir metin okuyup sözümona Kürt vatandaşlarımız ona uyacak, bana oy vermeyecek. Ben karnımdan konuşmam, kendimle ilgili şüphem yok ki. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı diyecek ki, 'benim ondan hiç haberim yok'. Ben iktidarın üç maymunu oynamasından bıktım. İmralı'dan gelen mektup meselesi, avukatı meselesi. Bugünkü iktidarın bir oy için yapamayacağı bir şey. Allah aşkına bu koltuk hırsı ne?

"BİZ İYİ, GÜZEL DİLLE İNANÇLI ŞEKİLDE ANLATACAĞIZ"

Uydurma montaj için devletin imkanlarını kullanarak meydanlarda yayınladılar. Biz yayınlasak kapıya savcı dikilir. Bu ülkenin savcılarına sesleniyorum. Daha ne olsun? Bunu yasaklamayacaksın da neyi yasaklayacaksın? Ben 100. halk buluşmamı yaptım. Desinler ki Ekrem İmamoğlu birine hakaret etti. Bir konuşmasında çocuğun diyemeyeceği bir söz söyledi. Yapmam, yapamam. Bana bir gün terörist diyen insanın çocukları dinliyor. Onlara bile iyi konuşmak zorundayım. Biz onlar gibi olmadan iftiracı, yalancı, şantajcı, montajcı olmadan doğruları iyi, güzel dille, inançlı şekilde anlatmaya devam edeceğiz...

"TÜRKİYE MÜLTECİ MESELESİNDE KENDİ HUKUKUNU ÇİĞNEDİ"

14 Mayıs'ta yapılan seçimde hangi parti için olursa olsun, hangi lider olursa olsun, 'haydi şuraya gelin' demesi böyle bir şey olmaz. Biz ilkelere bakarız. Ben Cumhurbaşkanı adayımızın da ilkeler zemininde sürece baktığını düşünüyorum. Bu diyaloglar tamamen onun yetkisindedir. Bu sürecin bütün yetkileri genel başkanımızdadır. Bu süreçleri yönetirken ilkesel baktığını düşünüyorum. Bir mutabakat zemini oluşmuş. İki tane ana mesele var. Terörle olan mesafe. Burada biriz zaten. Daha önemli mülteci meselesi. Bu meselede söylemler tam örtüşmeyebilir. Söylem nüansları tartışabilir. Biz neticede sosyal demokrat partiyiz. Sürece ve mülteci meselesine insan hakları ve uluslararası hukukun çerçevesinden bakarız. Türkiye uluslararası hukuk normlarının ötesinde kendi hukukunu çiğneyen mülteci meselesini yönetmiştir. Bir yol geçen hanına döndü. Hudut namustur. Hangi şehre gidersek gidelim, insanların birinci sıra tehdit olarak gördüğü iş sığınmacı meselesi...

"CUMHURİYET TARİHİ EN BÜYÜK RİSKLE KARŞI KARŞIYA"

Cumhurbaşkanı adayımız hem sayın Oğan ile hem sayın Özdağ ile görüşmeleri sürdürmüştür. İlkeli konuşmuştur. Ülke bakın sığınmacı saldırısı yaşıyor. Bu saldırı 2050'de bizim araştırmalarımıza göre 5 kişiden 1'inin bu dönemin sığınmacı mültecilerini oluşturuyor. Bugün mültecilerle beraber 18,5 milyon. Kevgire çevirmişler ülkeyi. Biz sayın Özdağ ile Zafer Partisi'yle aynı düşünceye sahibiz. Söylem farkımız var. Sosyal demokrat partiyiz. Karşımızda iktidar var, işi sulandırmış. Ne diyor bakan, 'Suriyelileri gönderemeyiz Allah bizi yakar'. Bunu 18 Mayıs 2023'te söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı 'Suriyelileri kovmayız, kapımız açık' diyor. Düğmeyi o kadar yanlış yerden iliklediler ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihi böyle büyük bir ihanet yaşamadı, böyle büyük kötülük yaşamadı. Türkiye Cumhuriyeti tarihi en büyük sosyolojik riskiyle karşı karşıyadır. Sığınmacıları belli ölçülerde kabul ederseniz, onların eğitimi, istihdamı vardır. Bakın bu konuda TÜİK açıklama yapmıyor. Zafer Partisi'nin ya da sayın Oğan'ın oyları bu söylemler üzerine verilmiş oylardır. Sayın Oğan Cumhur İttifakı'nı tercih etmiştir, tümden zıd söyleme sahip partiyi tercih etmiştir. HÜDA PAR milletvekilinin söylemleriyle neresiyle bağdaşıyor? Tabii ki Suriye ile ilgili, uluslararası sorumluluklarımız var. Oradaki barışla ilgili zeminin sağlanması, o insanların sağlıklı görüşmelerle oraya gidebileceğine inancımız, oradaki fiziksel koşuların hazırlanması. Biz geçmiş seçimde Sayın Oğan'a oy verenleri düşünürsek, sayın Özdağ'ın partisine oy verdiğini düşünürsek, o oyların büyük çoğunluğuna hazırız.

Editör: Amine Ebrar