Sözlerine Gaziantep'te sınır ötesinden yapılan saldırı nedeniyle hayatını kaybeden biri öğretmen, biri çocuk 3 yurttaşın yakınlarına baş sağlığı dileyerek başlayan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, sınırın diğer tarafından da ölüm haberleri geldiğini ve aralarında hem sivil hem de Suriye askeri olan çok sayıda insanın hayatını kaybettiği bilgisini paylaştı.

'MASUM İNSANLARIN VE ÇOCUKLARIN ÖLDÜĞÜ HİÇBİR SAVAŞ HAKLI VE MEŞRU SAYILAMAZ'

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında sınır ötesi bir kara harekatı yapılacağını bir kez daha açık biçimde ifade ettiğini söyleyen Baş, bu tabloyu şu sözlerle özetledi:

¨Yine bir seçim dönemine giriyoruz ve yine savaş çığırtkanlığı başladı. AKP, iktidarda kalabilmek için önümüzdeki günleri savaşçı politikalarla geçireceğini açık bir şekilde ilan etmiş durumda. O yüzden biz de çok açık ifade etmek istiyoruz: Çatışma, savaş yalnızca bütün seçenekler tüketildiği durumda ve savunma amacıyla yapıldığında anlaşılabilirdir. Bunun dışında masum insanların, çocukların öldüğü hiçbir savaş haklı ve meşru sayılamaz.

'İKTİDAR, KENDİ BEKASINI ÇATIŞMADA VE KAOSTA GÖRÜYOR'

Bizim, ülkemizin ve halkımızın savaşa değil barışa ihtiyacı var. Ülkemizde, bölgede, dünyada akan her damla kan sadece ve sadece egemenlerin çıkarınadır. Biz artık daha fazla kan akmasın, daha fazla göz yaşı olmasın istiyoruz ve bunun için siyaset yapıyoruz. Ancak üzülerek görüyoruz ki iktidar, çatışmacı bir anlayışla bölgede gerginliği azaltan değil artıran bir yaklaşımla hareket etme konusunda kararlı.

İstiklal Caddesi'ndeki saldırının hemen ardından ortaya dökülen bir yığın kafa karıştırıcı bilgi ve belgeye rağmen iktidar cenahı hemen suçluyu ve adresi tespit etti, ilan etti. Ardından interneti kestiler, konunun konuşulmasını, tartışılmasını, sorgulanmasını engellemeye çalıştılar. Failin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile ilgili bağlantılarını soran herkes teröristlikle itham edildi ve üzerine de 'hesap zamanı' diyerek alelacele bir sınır ötesi operasyona başladılar.

Bu yaklaşım bize bir şeyi gösteriyor: İktidar 'bölgede savaş, yurtta baskı' mantığıyla hareket ediyor, kendi bekasını çatışmada ve kaosta görüyor. Aynı günlerde de sıcak para için düne kadar 'katil, diktatör, zalim' dediklerinin kapısını aşındıran bu iktidar sıcak savaşı körüklüyor ve bu sayede yurttaşlarımızın 'geçinemiyoruz' çığlıklarını bomba sesleriyle milliyetçi, militarist sloganlarla bastırmak istiyor. Kamu çıkarlarını ve huzuru değil, kurdukları ağır sömürü düzeninin selametini düşünen bir iktidarla karşı karşıyayız.'

'SEÇİM ÖNCESİNDE MUHALEFETİN SESİNİ KISMAK İÇİN HER FIRSATI SONUNA KADAR DEĞERLENDİRMEK İSTİYORLAR'

Erkan Baş, açıklamalarına şöyle devam etti:

'Açık söyleyelim, ülkemizi, halkımızı zerre kadar düşünmüyorlar sadece ve sadece koltuklarını, ceplerini düşünüyorlar. Onlar için işçi çocuklarının, yoksul çocuklarının kanı çok ucuz. Üzerinden siyaset yapması en kolay alan. Seçim öncesinde de anti demokratik uygulamalarını artırmak, hukuku tamamen rafa kaldırmak ve muhalefetin sesini kısmak için her fırsatı sonuna kadar değerlendirmek istiyorlar.

Tam bu nedenle TİP olarak uyarıyoruz: Seçim öncesi yaşanacak her olaydan şüphe duyulmalıdır. Yaşanacak her olaya şüpheyle yaklaşılmalıdır. Uyarıyoruz: Kendisi bizatihi bir suç makinesine dönüşen bu iktidarın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. İstiyorlar ki terörle mücadele düdüğü çalsınlar ve onlar terörle mücadele dediği anda herkes hemen hazır ola geçsin, kimse hiçbir şeyi sorgulamasın. Sorgulanmayan her savaş ahlaksız savaştır. Sorgulanmayan her savaş kirlidir. Sorgulanmasının önüne geçenler de kandan beslenenlerdir.

'EMPERYALİSTLERİN CİRİT ATTIĞI ORTA DOĞU'DA HER SAVAŞ KUŞKULUDUR'

Neredeyse yüzyıllardır emperyalistlerin cirit attığı Orta Doğu'da her savaş zaten kuşkuludur. Her barış girişimi de bu nedenle meşrudur. O yüzden savaşa karşı barışın sesi olmak bugün hem siyasi hem vicdani sorumluluğumuzdur. Barış demek suç falan değildir. İktidar, 'kimin terörist olduğunu kimin yerli ve milli olduğunu ben belirlerim' diyor ve herkesin bu hizaya geçmesini bekliyor.

Hayır kardeşim, biz bunu kabul etmiyoruz kabul etmeyeceğiz. Bir kere bu iktidarın kendisi meşru değil ki. Bizim, halkın, muhalefetin meşruiyet sınırlarını belirlemesine neden izin vereceğiz? Bakın geride kalan dönemde, Geziciler, gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler neredeyse tüm muhalif siyasi figürler; bugünlerde Erdoğan'ın yeniden aşk tazelediği Sisi ile görüşmeyi destekleyenler, herkes ama herkes bu memlekette ya terörist ya darbeci ilan edilmedi mi?

'OYUNA GELENLERİ, HİZAYA GEÇENLERİ UYARIYORUZ!'

Aylardır, Türkiye'ye bakan herkesin gördüğü ve kaygıyla ifade ettiği bir senaryo vardı. AKP seçimi kaybedeceğini gördüğü zaman her şeyi yapabilecek bir partidir, her şeyi yapabilecek bir iktidardır diyorduk. Şimdi aylardır herkesin bir tehlike olarak gördüğü senaryo hayata geçiriliyor; bir tezgah, bir oyun kuruluyor ve yapılması gereken şey bu oyunun bozulmasıdır, bu tezgaha düşülmemesidir.

Çünkü bu tuzağın hedefi, bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşımızdır aynı zamanda. Bu tuzağın hedefi hepimiziz. O yüzden oyuna gelenleri, bu tuzağa düşenleri, hizaya geçenleri uyarıyoruz. Bu tuzağın hedefi, bu iktidara muhalefet eden herkestir. Bu tuzağın hedefi esas olarak Türkiye'dir.

Buradan tüm muhalefete ve halkımıza bu oyunu bozmak üzere açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin hep birlikte basit ilkeleri olan bir barış mutabakatı oluşturalım. Bölgede gerginliği artıran, savaşı körükleyen tüm politikaların karşısında duralım. Hem iç barışımızı hem de bölge barışımızı merkeze alan sorumlu bir siyaset anlayışıyla hareket edelim. Bölgesel sorunların savaş ve çatışmayla değil; diyalog, müzakere ve diplomasiyle düzelmesi için sesimizi yükseltelim.'