Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

'Yahya Kemal'deki tarih şuuru, Ahmet Haşim'deki beşeri endişe, Mehmet Akif'teki İslami hassasiyeti Necip Fazıl'da en yetkin, etkin, en çarpıcı ifadeye kavuşmuştu. Üstadın şiir, nesirde de tamamen kendi şahsına münhasır bir tarzı vardır.

Tercih ettiği orijinal kelimeler, özgün tamlamalar, yeri gelir öfkeyi, yeri gelir hicvi bir arada kurmaktaki marifeti, ritmini kah artırıp, kah düşüren tarzı muhataplarını adeta başka bir iklime taşırdı. Ama hepsinden öte ondaki yürek, cesaret.

Yargıda girdi, çıktı ama üstat yılmadı. Yeri geldi hakimler kendisine 'artık bıktık senden' dediklerinde 'Siz hancı ben de bu davada yolcu oldukça, ben de bu hana daha çok uğrarım' diyerek cevaplamıştır. Bizler de ondan aldığımız ilhamla inşallah bu yolda devam ediyoruz, devam edeceğiz. Muasırı olduğu yazarlarla kıyaslandığında onun okurlarıyla kurduğu bağ da çok farklıydı. Baskı dönemlerinde sesini siyaset alanına yansıtmaktan mahrum kalmış kitleler, onun gür sadasında kendi iç seslerinin yankısını bulmuştu.

Tek parti zihniyetinin inatla ve ısrarla yürüttüğü sözde dilde sadeleştirme faaliyetleri yaşanan altüst oluşunun en önemli sonuçlarından biriydi. Diliminizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin name güzelliği alması için verilen onca emeğin, birikimin üzeri sinsice örtülüyordu. Asıl gaye devletimizin müesseselerine ve milletimizin gönlüne kazınan ecdadın izlerini sürmekti. Necip Fazıl'ın dil hassasiyeti bu bakımdan çok büyük önem arz eder. Büyük Doğu'nun yayınının defalarca durdurulması onu yolundan döndürmeye yetmemiştir.'