Ankara'da kaza yapmıştı! Sudan Cumhurbaşkanı'nın oğlu hayatını kaybetti Ankara'da kaza yapmıştı! Sudan Cumhurbaşkanı'nın oğlu hayatını kaybetti

Saadet Partisi Elazığ İl Teşkilatı dün emeklilerle buluşma programı düzenledi. Düzenlenen toplantıya Tüm Emek Der Elazığ Şube Başkanı Mehmet Kayabaş, Saadet Partisi Elazığ İl Başkanı Abdullah Akın, STK temsilcileri ve emekliler katıldı. Toplantıda konuşan vatandaşlar emekli olarak yaşadıkları sıkıntıları dile getirerek, maaş zamlarındaki haksızlığa tepki gösterdiler.

İbrahim Canpolat, "Ben 1999’da emekli olduğumda ikramiyemle Elazığ’da bir ev alınıyordu. Şimdi bir memur emekli olsa alacağı 300-400 bin lira. O parayla evin kapısını alamaz" dedi. Emekli Semahat Subaşı ise, "Benim oğlum 24 yaşında fakat çok mağduruz. Oğlum şu anda 2. sınıfta ve bir yıl okulunu dondurdu maddi sıkıntı yüzünden. Benim isteğim bir öğrenci okumak istiyorsa elinden tutulsun. Hele ki bu babasız çocuklar neden bu kadar değersiz" diye konuştu.

"EMEKLİ İKRAMİYESİYLE EVİN KAPISI ALINAMAZ"

İbrahim Canpolat dertlerini şöyle anlattı:

"1999'da emekli oldum. Emekli olduğum zaman emekli memurla çalışan memur maaşları arasında 10-20 lira fark vardı. 300-400 lira maaş alıyorduk, çalışan da 350 lira maaş alıyordu. Şimdi en düşük çalışan memur maaşı 22 bin neredeyse. Ben de 10 bin 237 lira maaş alıyorum. Arada yüzde 100 bir fark var. Ben 1999’da emekli olduğumda ikramiyemle Elazığ’da bir ev alınıyordu. Şimdi bir memur emekli olsa alacağı 300-400 bin lira. O parayla evin kapısını alamaz. Onun için 89’da ben memur maaşını aldım. Zam gelmişti, 450 bin lira. O zaman paradan sıfırlar atılmamıştı daha. Gittim hanımıma 300 bin liraya bilezik aldım. Kaldı 150 bin lira. 150 bin liraya 4 oğlum ben ve hanımım. Kirayı verdik ve aybaşını getirdik. O zamanın parası ile şimdinin parası arasında yüzde 300 bin fark var. Ben dört çocuğumu bir maaşla besledim. Dört oğlum bir de biz. Emekli olduktan sonra 10 sene orada burada çalıştım. Beni çalıştıracağına, benim oğlumu çalıştır, kızıma iş ver, torunuma iş ver. 'Sen emekli misin, sen maaşını düşünme. Senin maaşını düzeltiyoruz. Git evinde otur, çayını iç, namazını kıl. Senin oğlun gelsin işe' demeleri lazım. Bu düzenin düzeltilmesi lazım."

"MADDİ İMKANSIZLIKTAN OĞLUM OKULUNU DONDURDU"
Semahat Subaşı isimli bir vatandaş ise şunları söyledi:

"Ben şu anda 2 bin 400 lira aylık alıyorum, babamdan dolayı. Şu anda benim oğlum 24 yaşında fakat çok mağduruz. Oğlum şu anda 2. sınıfta ve bir yıl okulunu dondurdu maddi sıkıntı yüzünden. Benim isteğim bir öğrenci okumak istiyorsa elinden tutulsun. Hele ki bu babasız çocuklar neden bu kadar değersiz? İlla yanında bir babası mı olması lazım. Zaten oğlum okulu bitirdiği zaman, devlete fazlasıyla faydası olacaktır. Ben devlete herkese faydalı olsun diye bir evlat yetiştirdim. Bu çocuğumun elinden tutan kimse olmadı. Tek başıma ben çok yoruldum. Bu emekli maaşları konusunda, dul aylığıyla geçinen benim gibi binlerce insan var. İnsanların etrafında destekçileri var ama benim yok. Benim gibi mağdur insan çok. Benim gibi maddi imkanları olmayan insanlar ne yapacak hangi kapıyı çalacağız? Ben aylarca o kapıda beklerim çünkü sorunların önünde benim çocuğum var çocuğumun okul hayatı bitmesin başarılı bir öğrenci."

"BEN BİR ANNEYİM, EMEKLİ MAAŞIM 6 BİN LİRA, NASIL GEÇİNEYİM?"

Hamiyet Taşkıran isimli bir vatandaş şunları söyledi:

"Maaşlarımız çok düşük, emekliyiz biz. Emekliyiz derken dul ve yetim maşı alıyorum ben. Çok düşük 6 bin lira alıyorum ben. 6 bin lira maaşla geçinmek zorundayız. 6 bin lira ile ne alabilirsin? Yani çarşıya çıkacaksın hiçbir şey alamıyorsun, evin ihtiyaçlarını gideremiyorsun. Yani çok düşük bizlerin maaşları en az asgari ücret düzeyi veya 15 bin lira olması lazım. Ben öyle düşünüyorum. Gerçekten geçinemiyoruz. Bu maaş çok düşük yani mümkün değil geçinmek. Yani evin ihtiyaçlarına mı vereceksin, kiraya mı vereceksin? Ne alabilirsin ki 6 bin lirayla ve üstelik mesela ben kredi çekmiş bir insanım bir anneyim yani şimdi 4 bin lira da oraya kesiliyor. 2 bin lirayla gel de geçin. Nasıl olacak bilmiyoruz. Yani mecbur kalıyoruz, etrafa muhtaç oluyoruz. Olur mu yani olmaması gerekmiyor mu?"

Editör: Nigar Topcu