DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KARAR TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sunduğu programa konuk olarak gündeme dair soruları yanıtladı. Babacan, hükümet sistemi eleştirisinde bulunurken deprem ve sel felaketindeki aksaklıklara da dikkat çekti.

Babacan'ın açıklamaları şöyle;

Sistem biliyorsunuz tamamen tek kişi odaklı bir sistem mevcut anayasa cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi falan diyoruz da kendisi büyük bir sistemsizlik. Mevcut anayasa bir kişiye tüm yetkiyi vermiş durumda. Bakanlar münferiden geniş yetki alanı hatta sorumluluğu bile yok yani. Bütün yürütme tek kişide toplanmış durumda. Mevcut sistemde sayın Erdoğan'ın gönlünden nasıl geçerse kararlar öyle alınıyor. Bağımsız Merkez Bankası kalmamış durumda. Günlük talimatlarla götürebiliyor MB'yi. Diğer kurumlarında hepsi öyle. Bakanların veya Cumhurbaşkanı yardımcılarının kıymeti yok.

Doğru bildiğini çekinmeden savunan kim varsa öğütülüp çöpe atılmış durumda

Kaldı ki son yaşadığımız 4 sene 10 ayda bu sistemi test ettik değil mi? Kararların biri geldi biri gitti. Laf dinlemiyor diye Merkez Bankası başkanları görevden alındı. Hatta Taha Bey'in çok güzel bir kitabı var. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte nasıl devam edeceğini görmek zor değil. 5 yıllık bir uygulama var karşımızda ve bu 5 yıllık uygulama sonucunda meydana gelmiş hayat pahalılığı, korkunç zamlar, iki haneli 3 haneli enflasyon, orta direğin çökmesi, yoksulun daha yoksul olduğu, satın alma gücünün düştüğü ama bir avuç zenginin daha zenginleştiği bir Türkiye var.

Ben Mehmet Bey açısından sadece ona özelde söylemiyorum. Genel anlamda söylüyorum. Az çok işi bilen dürüst dirayetli doğru bildiğini çekinmeden savunan kim varsa öğütülüp çöpe atılmış durumda. Sayın Erdoğan iş başında kaldığı sürece Türkiye'nin bu krizlerden çıkma şansı yok. Asla. Bakın bu asla ifadesini 3 yıldır kullanıyorum ve hiçbir şey olmuyor. Ne diyorsam da gerçekleşiyor.

Erdoğan devri bitiyor artık bunu görmek lazım

Bazı ekonomik göstergeler biraz daha sakinleşti biraz daha iyileştirmek gibi göstermek adına bir sürü risk biriktiriyorlar başka yerlerde. Aynı düdüklü tencere gibi. Düdüklü tencere altta kaynıyor kaynıyor. Bunun sonucunun nereye gideceği belli yani. Onun için bu sistemin değişmesi gerekiyor. Bir an önce Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasinin gelmesi gerekiyor. Gerçek anlamda hukuk devletinin inşa edilmesi gerekiyor. Yoksa Ali gelmiş Veli gitmiş Ahmet gelmiş Mehmet gitmiş böyle bir şey yok yani sistemin değişmesi gerekiyor. Onun için biz anayasa dedik. Biz DEVA Partisi olarak anayasa metnimizi açıkladık. Arkasından 6 parti olarak anayasa metnimizi duyurduk. Niye çünkü sistemi değiştirmemiz gerekiyor, sistem her şeyin temeli. Temeli iyi atacağız ki sağlam bir hukuk devleti, sağlam bir ekonomi inşa edelim. Erdoğan devri bitiyor artık bunu görmek lazım. Yepyeni bir dönemin Türkiye'de başlaması lazım.

Bu dönem demokrasi dönemi yani halkın iradesinin ön planda olduğu istişareyle ülkenin yönetildiği, ehliyet liyakat sahibi kadrolarla ülkenin yönetildiği dönemin başlaması gerek artık. Bu gördüğümüz bu kötü günlerin yeniden 5 yıl devamı Allah korusun diyorum ben yani, onun için çabalıyoruz.

Öncelikle sayın Şimşek'in kendisine sormak gerekiyor bu konuları. Kişiye özel sorduğunuz için Mehmet Bey'e özek bir şey söylemek istemem. Çünkü onun kendi kararı olur ne yapar bilemiyorum. Böyle bir teklif var mıdır yok mudur bunları bilemem.

Ben niye ayrıldım AK Parti'den?

Sayın Erdoğan işin başında olduğu sürece bu ülkenin nasıl yönetildiğini ve bundan sonrada nasıl yönetileceğini dünya alem biliyor. Ben niye ayrıldım AK Parti'den biz niye DEVA Partisi'ni kurduk arkadaşlarımızla? Yoksa oralarda durup belki bir gün düzelir bir gün duralım sayın Erdoğan bizi tekrar davet eder, biz tekrar bakarız işlere diyebilirdik değil mi? Ama asla bunun mümkün olmadığını ve bu yönetim zihniyetiyle bu ülkenin asla bir çıkışının olmadığına kesin kanaat getirdiğimiz için biz DEVA Partisi'ni kurduk zaten. Bu konudaki kanaatim çok net. Artık bu olmayacak bunu görüyoruz ,Türkiye'nin yepyeni bir alternatife ihtiyacı var. Onun için biz yola çıktık. Bunun için pırıl pırıl insanlardan oluşan kadro kurduk.

Bakın buradaki çalışmalar bizin 22 tane eylem planımız, her alan en iyi uzmanların burada emeği var. Çevre değil mi, dünyada en iyi üniversitelerde kimler varsa emeği var burada.

Türkiye'nin ekonomisi sadece ekonomi politikaları ile düzelmez

Bir tane kurtarıcıdan Türkiye'yi kurmak gerekiyor artık. Bu mesela kadro meselesi. 85 milyon ülke Avrupa'nın en büyük nüfusuna sahip olan, Avrupa'nın en büyük topraklarına sahip olan bir ülkenin artık mutlaka kadro anlayışıyla yönetilmesi lazım. Artık tek bir kişi değil. Yanına onu almış şunu almış hiçbir önemi yok. İstişare olmadıktan sonra ehil ve dürüst kadroların devletteki pozisyonlarda görevlendirmedikten sonra asla bunu düzeltemezsiniz. Mümkün değil böyle bir şey. Türkiye'nin ekonomisi sadece ekonomi politikaları ile düzelmez. Türkiye'nin ekonomisi ancak bütüncül bir yaklaşımla düzelebilir. Biz niye bu 22 eylem planını açıkladık.

İyi bir eğitim politikası olmadan iyi bir ekonomi olmaz

Biz buraya 10 nolu eylem planı koyduk. Yargı reformu diye tam 198 madde var. 200 tane hukukçunun emeği var bizim çalışmamızda. Avrupa Birliği'nin normlarına uygun bir yargı reformu burada öngörüyoruz. Öngördüğümüz ne kadar anayasa değişikliği varsa altılı masaya taşıdık. Altılı Masa'daki partiler sağ olsunlar hepsini kabul ettiler. Yargı reformunda anayasa değişikliği gerektirecek ne varsa altı partinin imzası ile yayımlanmış durumda. Şimdi bu bütüncül bir yaklaşım. Ekonomi yönetiminde bir kişi gelmiş bir kişi gitmiş, siz Türkiye'de yargıyı gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız çalıştırmıyorsanız Türkiye'de Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi normlarında bir hukuk devleti inşası vizyonunuz yoksa ekonominin düzelmesi ekonominin ilerlemesi bir hayal. Mümkün değil. Asla olmaz, olmayacak. Hukuk olmadan ekonomi olmaz. İyi bir eğitim politikası olmadan iyi bir ekonomi olmaz.

Buradaki çalışmaların en önemlilerini Altılı Masa'ya taşıdık ve Altılı Masa'nın ortak politika metni haline geldi. 2300 madde var burada. Altı parti yüzde 100 mutabakat sağladı. Burada afet yönetimi bölümümüz vardı bizim diğer partilerde çalışmalarını getirdiler buraya afet yönetimi bölümü koyduk. 30 Ocakta koyduk 6 Şubatta deprem meydana geldi.

Böyle bir yönetim zihniyetinin başarı üretmesi tesadüf olur

Bu ülkenin kurtuluşu bir kişi gelmiş gitmiş mümkün değil. Kadro meselesi, plan meselesi, program meselesi. Hükümetin programı nerede, seçime şurada iki ay kaldı. Kaç yıllık 20 yıllık iktidar hadi son 5 senesi farklı sistem. Nerede hazırlıkları hiçbir şey yok. Sayın Erdoğan ne diyordu? Anayasa, anayasa değil mi defalarca. Nerede hazırlığı? Sayın Erdoğan'a soruyorum. Anayasa diyordunuz nerede hazırlığınız? İşte bizim kapı gibi hazırlığımız var. Bitirdik açıkladık. Sizin hazırlığınız nerede? İnanın bunların plana programa falan inandığı yok. Sabah kalkarım aklıma geleni yaparım. İstediğimi de yaparım kimse de bana hesap soramaz. Şuan da yönetim zihniyeti Türkiye'de bu. Böyle bir yönetim zihniyetinin başarı üretmesi tesadüf olur.

Binlerce insan birkaç insana müdahalede bulunulmadığı için hayatlarını kaybetti

Tek adam sisteminin depremin o ilk günlerinde nasıl ülkeyi kilitlediğini nasıl devlet sistemini kilitlediğini gördük. Devlet kurumlarının nasıl zayıflatıldığını ehliyetsiz, liyakatsız insanlarla devlet kurumlarını nasıl işlevsiz hale getirdiğini gördük. Sayın Erdoğan diyor ki birkaç gün aksama oldu diyor. Bir dakika ya ilk birkaç gün aksama oldu dediğin ilk birkaç gün hayatlarının kurtulacağı zaman o zaman. Binlerce insan birkaç insana müdahalede bulunulmadığı için hayatlarını kaybetti. Dolayısıyla yönetim sisteminin nasıl sıkıntılı olduğunu, yönetim sisteminin nasıl Türkiye'ye zora soktuğunu en önemli sınavını şu anda yaşadığımız deprem ve deprem sonucunda devlet sisteminin kilitlenmesi hareket edememesi.

Niye birkaç gün yoktu soruyoruz ama cevap yok

Şimdi silahlı kuvvetler personeli niye çok geç sahaya çıktı neden ilk saatlerde yoktu. Biz bunu TBMM'de 5 bakana 74 soru olarak sorduk. Bakanlar yoluyla soruyoruz. Ama cevabın Cumhurbaşkanı vermesi gerekiyor. Çünkü o bakanlar, Cumhurbaşkanı talimat vermeden kılını kıpırdatamıyor. Acaba adım atarsam başıma bir iş gelir mi. Acaba Cumhurbaşkanlığından habersiz bir talimat versem beni fırçalar mı. Bakanların psikolojisi bu. Depremin olduğu sabah TSK'nın sahaya çıkması içi talimat verdiniz mi? Niye birkaç gün yoktu soruyoruz ama cevap yok. Ya da vinç makinaları o ilk günlerde enkazlar altında can çekişirken o iş makinaları mobilize edilemedi. Sorumluluk kimdeydi. AFAD'da ise niye AFAD harekete geçmedi. AFAD'dan sorumlu bakan kim? O bakandan sorumlu olan Cumhurbaşkanı kim?

Deprem geliyorum diyor

Deprem, afet bu olur facialar olur. Bunun nokta atışı tarihini bilemezsiniz ama deprem geliyorum der. Şiddetini tahmin edersiniz, nerede olacağı hesabı yapılabilir. Zaman aralığı belirlenebilir. Ama deprem geliyorum diyor şimdi geliyorum diyen bir depremle ilgili zamanında hazırlık yapılmadıysa, depremin birkaç günü sistem tamamen kilitlendiyse, insanlar enkaz altında can çekişirken iş makinaları orada yattıysa, Silahlı kuvvetlerin çoğu kışlada tutulduysa, AFAD'ın gönüllüleri havalimanına inip ben şimdi ne yapacağım diye sağa sola baktıysa, uluslararası kurtarma ekipleri gelip de biz ne yapacağız nereye gideceğiz diye ortalıklarda koordinasyonsuz şekilde dolaştıysa...

Bütün bu ihmaller zincirinde kimin ne yapması gerekiyordu niye yapmadı niçin yapmadı

Şimdi Şeyma bu tweeti atmış. Kahramanmaraş'ta 1,5 yıl önce partimizin il kongresinde yaptığım konuşmada depremden bahsettim. Yıl 2019 Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili bir tatbikat yapılıyor. Biz sorduk bu tatbikatı yaptınız bu tatbikat sonucu bulgular nedir. Bir şey çıkmıştır tatbikatlarda. Bir ölü sessizlik, hiçbir şey cevap vermiyorlar. Devletin çok kısa süre içerisinde her şey bütün sorunları çözme imkanı olmayabilir. Belli bir planlama gerekebilir. Bütün depremle ilgili sorunları 6 ayda bir çözeceğim derseniz bu doğru değil. İlk 3 yılda şunu 5 yılda şunu en geç 10 yılda bunu yapacağız gibi bir şey yapabilirsiniz.

AFAD'la alakalı benimde hükümette olduğum dönemde, bir strateji ve eylem planı açıklanmıştı yıl 2013. Ben onu da sordum o eylem planına göre mesela 2017 yılına kadar mesela bütün binalarla ilgili depreme dayanıklılık testi yapılması ve bununla ilgili adımlar atılmasıyla ilgili eylemler yazılı mesela bunu yaptınız mı? 2013'ten 2017'ye kadar süre verilmiş Resmi Gazete'de de yayımlanmış. Yaptınız mı yapmadınız mı? 2017'de bitti mi bitmedi mi? Ses yok. Cevap yok, bunlara kuşkusuz bakılması lazım. Bütün bu ihmaller zincirinde kimin ne yapması gerekiyordu niye yapmadı niçin yapmadı. Diyebilirler ki işi bilmeyen birisini görevlendirdik oda becerememiş diyebilirler. Ya da para yetmedi diyebilirler yapacaktık paramız yoktu diyebilirler. Cevabı olmalı bu soruların.

Ama geçen sene sadece faize 330 milyarı bulan üzerine bir o kadarda KKM hesaplara kur farkı ödeyen bu senenin bütçesine yaklaşık 600 milyarlık ödeyen iktidarın herhalde faize para buluyorsa, başka önemli alanlarda parayı buluyor olması diye düşünüyorum. Faize para var pardon biz deprem için kaynak ayırmadık diyorlarsa bu doğru bir şey değil yani bunların cevaplarını merak ediyoruz.

Erdoğan kontrolündeki basın kuruluşları bana saldırmaya başlamıştı

Eğer hukuk yoksa ülkeyi kaosa götürebilir. Hukukun tanınmadığı anayasanın tanınmadığı hukukun önemsizleştirildiği, anayasa mahkemesinin önemsizleştirildiği bir dönemi yaşamaya başlamıştık. Bunun için bu konuşmaları yapıyorduk. Her sene Uludağ Ekonomi Zirvesi'ndeki açılış konuşmalarını ben yapıyordum. Orta gelir tuzağına düşeceğiz diyorum yıl daha 2012-2013. Orta gelirin, milli gelirin zirvede olduğu yıl orta gelir tuzağına düşeceğiz. Hukukta ve eğitimde gerekenleri yapmazsak orta gelir tuzağına düşeceğiz diyordum. Bakanlar Kurulu'nda söylemenin bir anlamı olmadığı için ben zaten açıktan konuşmaya başladım. İçerde konuşmanın bir anlamı yok. Ben eleştirel konuşmalar yaptığımda kendisine bağlı basın-yayın kuruluşu oluşmuştu o dönemde akrabaları tarafından yönlendirilen. Benim bakanlığımın son birkaç yılına bakın, sayın Erdoğan kontrolündeki basın kuruluşları bana saldırmaya başlamıştı o dönem. Bunları yaşadık. Biz zamanında tüm uyarıları yaptık. İçerden yaptık, dışarıya taşıdık.

4 sene 10 ay boyunca olmadı ama ikinci 5 senede olur, inanın olmayacak daha da kötüye gidecek. Ben ayrıldıktan sonra Merkez Bankası ile ilgili baskı çok fazlalaştı. Ben ayrıldım bir süre sonra Erdem Başçı da ayrıldı. Erdem Başçı son gerçek bağımsız Merkez Bankası Başkanıydı. Ondan sonraki Merkez Bankası Başkanlarının hiçbiri 5 yılı tamamlayamadı. Laf dinleyemediler, gittiler.

Nehir yatağına çadırlar kurulmuş

Geçen hafta sonu Malatya ve Adıyaman'a gittim. Oralarda şunu gördüm. Çadırların kurulduğu bölgeler aşırı yağış ve sel konusunda çok emniyetli alanlar değil. Şanlıurfa'da ve Diyarbakır'da gördüm. Nehir yatağına çadırlar kurulmuş. Coğrafya'ya bakıyorsunuz. İlkbahar'da nehir yükseldiği zaman daha geniş akıyor. 30 metrelik ende akıyorsa arazi size söylüyor 60 metreye çıkıyor. 30 metre ile 60 metre arasına çadırlar kurulmuş. Bir gecelik iş o çadırları alır götürür. Selden iki gün önce yaptığım bir canlı yayında söyledim. Ben gittim gördüm çadırların kurulduğu yerler önümüz yağış, ilkbaharda illaki çok yağacak yağmur. Bazı çadırların kurulduğu yerlere kurulmuş bunlara bir an önce bakılması dedim. Ama sesimizi bu kadar duyurabiliyoruz. Adıyaman'ın Tut ilçesinde 4 kişinin öldüğü konteynerları dere yatağına kurmuşlar, sel gelince alıp götürüyor.

Hepimiz kadere inanırız ama bizim inancımız aynı zamanda nedir. Önce tedbir sonra Allah'ın takdiri. Tedbir bizden takdir Allah'tan deriz. Şimdi tedbir almıyorsak, tedbir almamanın sonucunda ölümler oluyorsa bizden insanlardan kaynaklanıyor yani. Deprem oldu ne yapalım zaten şehit onlar. Şeyma ne diyor bizim için öyle melek oldu deyip geçmeyin hakkımızı arayın diyor dimi Şeyma.

TOKİ'nin bazı illerde yanlış yerlere yaptıklarıyla ilgili bize teşkilattan bilgi geliyor

Adıyaman'a gittiğimde TMO Adıyaman Şubesi Başkanı mimarlarla mühendislerle çadırda toplantı yaptık. Yapılaşma ve sanayi konusunda ne yapılması gerekiyorsa söyleyin dedik. TOKİ konutlara başladılar alel acele, acelede yapılması gerekiyor konutların ama hızlı bir şekilde bir hafta istişare yapılmalıydı. Nerede yapılacak deprem konutları Adıyaman'da mı. Adıyaman'ın ileri gelen sivil toplum kuruluşlarının başkanları, dernekler, odalar, vakıf başkanları kim var kim yoksa, gelin arkadaşlar. Kahramanmaraş'taki Jeoloji Mühendisleri odasının başkanı bizim Kahramanmaraş İl Başkan yardımcımız. Metrekare olarak biliyor kendi değil oda olarak biliyorlar yani. Maraş'ın jeolojik yapısı bu. Binaları şuralara şuralara yaparsak şu olur. TOKİ her ilde nereye yapıldığını bilmiyorum açıkçası ama bazı illerde yanlış yerlere yaptıklarıyla ilgili bize teşkilattan bilgi geliyor. 1 haftalık hızlı istişare süreci. İlgili bakanlar oraya gidip kamp kuracaktı. Gerekirse Cumhurbaşkanı atlayıp gidecekti. Helikopterle inip basın açıklaması yapıp helikopterle dönmekle olmuyor. Deprem bölgesi ziyareti o değil biraz kalıp insanları dinlemek lazım.

Diyecekler ki biz 1 hafta istişare süreci ilan ediyoruz. İlgili bakanlar oturacak oraya çağıracak arkadaşlar bize bir tavsiyeniz var mı? Biz yeniden bir hızlı bir şekilde bunun yaralarını sarmaya başlayacağız. Deprem konutlarını inşa etmeye başlayacağız ama bize öneriniz var mı? Önerileri dinledikten sonra yapılan projeler çok daha isabetli olur. Ama kafaya göre alel acele zaten projelerin tamamı standart proje. Bu 10 günde yapılan konutların tamamı standart proje. Zemin +4 standartlaşmış projeler.

3 milyona 105 metrekarelik TOKİ dairesi olur mu?

Adıyaman'da anlattı arkadaşlar. TMO Adıyaman Şubesi Başkanı ve diğer odaların üyeleri geldi konuştuk. Daha dediler Şubat ayında ilgili bakanlık inşaat maliyet listesi yayımladı. Ve bu inşaat maliyet listesine göre TOKİ standartında 105 metrekare bir inşaatın maliyeti 600 küsür bin lira görünüyor. Yine Adıyaman'da ihaleler verildi dediler 1,5 milyon lira 1 milyon 700 bin lira arası. Şubatta Martta artar mı 1 ayda. Şubatta bakanlık maliyet yayınlıyor. Martta ihale veriliyor adı ihalede hepsi adrese teslim. Böyle yarışma falan çoğu ilde yok firmalar başta belirlenmiş Adıyaman'ı sen yap, şurayı sen yap davet usulü yapılıyor. Bu paraları kim ödeyecek depremzedeler ödeyecek. Onlardan taksit taksit tahsis edilecek bu. TOKİ standartında bir daire düşünün 105 metrekare arazinin de bedava olduğu bir yere yapıyorsunuz. 1 milyon 500 bin 1 milyon 700 bin arası fiyatı var normalde arazide eklenir değil mi buna. Arazide eklenirse yarı yarıyadır kabaca arsa beledi. 3 milyon 3 milyon 200 bine 105 metrekarelik TOKİ dairesi olur mu? Adıyaman'da siz 3 milyona böyle bir daire alır mısınız? Ama o fiyata çıkaracaklar bu daireleri. Birde böyle bir şey var insan anlatırken utanıyor. Daha cenazeler soğumadı. Cenazeler soğumadan bunlar oluyor memlekette. İnanılır gibi değil.

Sorumlular sadece müteahhitler değil

Barınma en temel ihtiyaç. Eğer bir bina yıkıldıysa devletin bir sorumluluğu varsa yani devlet gerekli zemin etüdünün yapılıp yapılmadığını denetlemediyse, vatandaşta devletin denetimine güvenip de o konutu aldıysa burada devletin bir sorumluluğu var. Sorumlular sadece müteahhitler değil. Şu zamana kadar tutuklamalara bakın hepsi müteahhit. Bunu denetleme görevi kimin müteahhit bunu sağlam yaptı mı yapmadı mı yönetmeliğe göre yaptı mı yapmadı mı. Müteahhit bizden değil ya müteahhit yapan olduğu için siyaseten de onu suçlu göstermek kolay olduğundan. Hatırlayın 99 depreminde de Veli Göçer vardı. Öyle şey buldular soyadı da Göçer binası da göçtü falan tam medyatik. 99 depreminin bir tane sorumlusu var o da müteahhit. Siz kimi kandırıyorsunuz ki?

Biz ne yaptık depremden 4 hafta sonra değerlendirme ve çözüm raporu yayınladık. En sonunda adalet ve yargı bölümünde ne yapmak gerekiyor. Sadece denetleme yapan değil bunu denetleme sorumluluğu var iken bu sorumluluğu yerine getirmeyenler...

Eğer bunun denetleme görevi devletin ise ve devlet bunu yapmadıysa bu yüzden bu binalar yıkıldıysa bu devletin tazmin sorumluluğu vardır diyor. Bu böyle yapılmalıdır diyor. Hukuk süreçlerinin çalıştırılması lazım.

Gerçek 100 binse siz bunu 50 bin açıklayarak neyi örtüyorsunuz

Vefat sayısının iki mislini hesap edin diyorlar. Mezarlıklarda görevlilere soruyoruz. Kaç mezar açıldı diye muhtarlara telefonla soruyoruz. Topladığımız rakamlar o illerle ilgili açıklanan rakamların iki misli çıkıyor diyor arkadaşlarımız. Pandemide de TÜİK yayınlamadı ölenlerin sayısını. Gerçek ölümlerin ortaya çıkmasın diye sonra mecburen iki hafta sonra açıkladılar. Pandemide de yaptılar aynısını muhtemelen depremde de yapıyorlar. Gerçek 100 binse siz bunu 50 bin açıklayarak neyi örtüyorsunuz neyi saklıyorsunuz.

Fabrikaları işletmekte sorun çekiyorlar

Gerçek verileri bilmediğimiz için saklandığı için binalar az hasarlı orta hasarlı hasarsız kesin bilmediğimiz için maliyet hesabı zor görünüyor. Devletin verisine güvenemiyoruz şu anda. O yüzden biz kendimizce tahmini bir geniş bir aralık koyduk. 50 ila 100 bin milyar dolar bu işin maliyeti, zararı oldu diye hesap ediyoruz. 80 milyar olsa yüzde 10'u artı eksi yüzde 8 ila yüzde 12 gibi bir rakam var. 99 depremi sanayiyi vurdu. O depremin olduğu yıl milli gelir küçüldü mesela. Fakat sanayi üzerindeki etkisi az çünkü Kahramanmaraş ve Malatya sanayinin yoğun olduğu iller. Fakat her iki ilde de organize sanayi bölgelerinde hasar fazla değil. Binalar ve fabrikalarda fazla hasar yok. Yüzde 95'i fabrikaların ayakta. Sorun ne işçiler göçmüş başka şehirlere. Fabrikaları işletmekte sorun çekiyorlar. Onlar buraya gelmeden bu sanayi tesislerini nasıl çalıştıracağız diyorlar.

Tam da ihtiyaç olan bölgeden zaten nüfusun yoğun olduğu yere göç olacak

150 bin esnafımız bakkal manav tuhafiyeci yıkılmış durumda. Fabrikalara ayrı küçük yerlere ayrı bakmak gerekiyor. Göçün bir kısmı kalıcı olacak. Kalıcı olarak Türkiye'nin bir bölgeden öbür nüfusa aktarılmış olacak. Tam da ihtiyaç olan bölgeden zaten nüfusun yoğun olduğu yere göç olacak. Milli gelire etkisi olacak bir yandan da yeni yapılaşma olacağı için katma değer oluşturacağı için milli gelir üzerinde etkisinin bu depremin sınırlı olacağını hesap ediyoruz. Bir miktar milli gelirden kayıp olacak ama sınırlı bir kayıp. Büyümenin eksiye düşmesini beklemiyoruz bu yüzden. İnşaatların yapılması büyümeye katkıda bulunacak.

Bütçe açısından baktığımızda bütçe açısından çok ciddi bir bütçe açığı oluşturacak çünkü devletin pek çok maliyeti üstlenmesi gerekecek. Peki nasıl karşılanacak nerden finans edilecek. Hükümetin açıkladığı biliyorsunuz kurumlar vergisinin geçmişe doğru bir defalık yüzde 10 daha alacaklarını ilan ettiler. Dolayısıyla bu bir gelir tedbiri olmuş oldu.

Türkiye'nin döviz cinsinden harcaması artacak

İç kaynak güvenilir bir Merkez Bankası. Güvenilir bir ekonomi yönetimini iş başına getirdiğinizde faizler düşecek, hazine daha düşük faiz ödeyecek. Dışardan kaynak olmazsa olmaz. Çünkü dövize ihtiyaç olacak. Yeni inşaat yapılacak ya kullanılan demir ithal. Hurda demiri eritmek için enerji gerekecek o da ithal. Çimento gerekecek o da ithal. İnşaatta kullandığımız iş makinaları mazot yakıyor elektrik yakıyor. İthal. Dolayısıyla Türkiye'nin döviz cinsinden harcaması artacak. Türkiye'nin harcadığı döviz kaynağı sermaye olarak da gelebilir kredi olarak da gelebilir. Ama illaki Türkiye'ye dışardan taze döviz girişine ihtiyacı var. Eğer MB'nin döviz rezervlerini eritmeselerdi, yedek akçelerini her sene sıfırlaya sıfırlaya gelmeselerdi zaten bunlar kara gün içindir. Ak akçe kara gün içindir derler ya kötü bir şey olduğunda kullanmak içindir. Bunlar daha deprem olmadan sadece göz boyamak için bak ekonomiyi ne güzel yönetiyoruz, kur artmıyor dedirtmek için 2019'un ocağından başladılar cayır cayır dövizleri erittiler. Hazırda da bir şey yok.

Sadece iç kaynakla sağlamaya çalışsanız borçlan borçlan nereye kadar. Sonra döneceksiniz Merkez Bankası'na para bastıracaksınız. Para bastıkça da enflasyon olacak. Enflasyon nedir adı konmamış vergi salmaktır topluma. Yani sabit gelirle geçinmeye çalışan asgari ücretliler, emekliler, memurlar yani herkesten vergi almış olursunuz. Enflasyonun düşmesi için bağımsız Merkez Bankası'na ihtiyaç var.

99 depreminden sonra Kasım 2000'de bir kriz oldu Şubat 2001'de en büyük yıkıcı kriz geldi. Bir tane öncü deprem yaşadık. Asıl vurucu depremde sistemi mahvetti 20 tane banka battı. 10 senede o yükü ülke zor attı.

KFK adı altında yeni bir kurumun kurulması gerek

Hem FED hem Avrupa Merkez Bankası faiz artırdı. Daha da artıracağına yönelik tahminlerde var. Dolayısıyla dış kaynak bundan bir sene iki sene önceki gibi ucuz değil. Biz özellikle konut finansmanından bahsediyorsak Türkiye'nin yeni bir modele geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. KFK adı altında yeni bir kurumun kurulması gerekiyor. Gelişmiş ekonomilerde var olan Amerika'da 3 tane Japonya'da 1 tane Almanya'da 1 tane olan var olan bir kurum. Türkiye'nin de bu kuruma geçmiş olması gerekiyor.

Konut Finansman Kurumu ne yapıyor? Tarladan gelen sebze meyve hale iner ondan sonra manava dağıtılır dolayısıyla finansmanın toptan hali gibi düşünün. Dışarıya standartlaştırılmış menkul kıymet ihraç ediyor. Türk lirası bazında veya 5 yıllık 10 yıllık şu kadar getirisi olan finansman ihraç ediyorum. Buna varlığa dayalı menkul kıymet diyoruz buna. Temelinde varlık olan bu varlık konut. Konutun alacağı üzerindeki teminat ve teminatlı bir şekilde gidiyorsunuz. Sapasağlam gayrimenkul üzerinde borçlanıyor.

Hiçbir dönemde seçime giderken seçimden önce böylesine detaylı plan program hazırlık olmadı. Bu işi o kadar kolaylaştırıyor ki. Millet İttifakı'nın dış politikası ne olacak? Yazıyor hepsi burada açık açık. Detaylı ve ciddi bir politika var.

Bu 12 madde işin 90'ını anlatıyor. Temeli orda. Çok önemli düzenlemelerde atamalarda Cumhurbaşkanı anayasadan gelen yetkisini kullanırken diğer 5 siyasi partinin başkanı istişare edecek ve kararlarda uzlaşı arayacak.

İmamoğlu ve Yavaş'ın görevinden ayrılıp anahtarları bir başka partiye teslim etmemeleri gerekiyor

Genel Başkanların görevlerinin tanımlanması zorunlu değil. İmamoğlu ve Yavaş'ın belediye başkanlığı görevinden ayrılıp anahtarları bir başka partiye bir başka yönetime teslim etmemeleri gerekiyor. Bu konuyu cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakmamız biraz da bu yüzden. Böyle bir gerçek var.

Kabine toplantılarına herkes katılacak. Bakanlar ve Cumhurbaşkanı Yardımcıları düzenli olarak toplanacak ama icra görevi ağırlıklı olarak bakanlar üzerinden yürütülecek. Madem beraber çıktık bu yola herkes elini taşın altına koyacak. Biz 12 maddede Kabine'yi tanımladık.

İktidarın 'Bunlar altı benzemez anlaşamaz, beceremez' varsayımı çöktü. Sayın Erdoğan, biz bu nokta geldikten sonra panik halinde diğer partilerle görüşmeye başladı. 6 parti ne kadar çok iş birliği yaparsa o kadar çok milletvekili çıkarır. Şu an 6 parti kendi arasında yoğun şekilde ikili görüşmeler yapıyor. Bu temas trafiğinin amacı toplamda daha fazla milletvekili sayısı çıkartmak.