Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın İHA ve SİHA'lara yönelik açıklamalarına tepki göstererek 'Bu ahlaksız çıkmış hala 'Geleceklermiş de geldikleri zaman bunlara hesabını soracaklarmış...' Yahu sen rekabet nedir bilir misin ya, sen git çocuk bezi satmaya devam et. Senin işin değil bu. Üzgünüm, 15 sene yanımda bulundu ama demek ki benden bir şey alamadı. Yanında bir tanesi daha var aynen o da öyle.' ifadelerini kullanmıştı.

Davos Zirvesi'ne katılan Babacan, çevrim içi bağlantı ile Halk TV'de Şirin Payzın moderatörlüğündeki 'Sözüm Var' programına konuk oldu. Babacan, Erdoğan'ın sözlerine 'Madem Ali Babacan yeteneksizdi, bunları yapamıyordu, o zaman 14 yıl sen niye hükümetin en önemli pozisyonlarında beraber çalıştın diye adama sorarlar.' şeklinde yanıt verdi.

Davos Zirvesi'ne Türkiye'den katılan tek isim olan Babacan, Davos'ta neler konuşulduğunu, Altılı Masa'yı iş çevrelerine nasıl anlattığını ve küresel zirvede Türkiye için hangi değerlendirmeler yapıldığını da anlattı.

Babacan'ın konuşmasında öne çıkanlar şu şekilde:

'NİSANIN BAŞINDA OLSA BİLE HAZIRDIK'

'14 Mayıs aslında beklenen bir tarihti. Hükümetten şimdiye kadar gelen bilgilerde de 14 Mayıs'ın daha sık anılan bir tarih olduğunu biz duyuyorduk hep. Dolayısıyla sürpriz değil. Ülkemiz için hayırlı olsun diyorum. Bu seçim kararının iki yöntemi olacak. Erken seçim bu nihayetinde. 18 Haziran'dan önce yapılan her seçim bir erken seçim. Bunun meclis kararıyla erkene seçilmesi bir yol ya da Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla erkene seçilmesi bir yol. Biz 6 parti olarak deklare etmiştik, belli bir tarihten yani 6 Nisan'dan önce yapılan herhangi bir seçime Meclis'te destek vermeyeceğiz. Dolayısıyla bu seçim erkene alınacaksa Sayın Erdoğan'ın ülkeyi seçime gönderme imzasını atarak erkene alınması mümkün olacak.

Bununla da ilgili özel bir süreç var. Nihayetinde kararı YSK veriyor ama sanırım hükümet YSK ile konuşarak 14 Mayıs'tan kabaca iki ay önce bu karar alınırsa süreç rahat rahat 14 Mayıs'a yetişir diye düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlısı olsun. Demokrasimiz için hayırlı olsun. Nisanın başında da martın sonunda da olsa biz hazırdık zaten. Sorun yok. Kararı ya Meclis ya da Cumhurbaşkanı veriyor şu andaki Anayasa'mıza göre.

'MECLİS KARAR ALMAZSA ERDOĞAN ADAY OLAMAZ'

Bizim partimizdeki hukukçuların tamamı ama Türkiye'deki hukukçuların ekseriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci dönemi olduğunu söylüyor. Dolayısıyla üçüncü bir kez aday olamayacağını söylüyor. Üçüncü bir kez aday olması ancak ve ancak Meclis'in erken seçim kararı almasıyla mümkün Anayasa'ya göre.

Hukukçularımızın görüşü çok açık, net olduğu halde eğer biz hiçbir şey yapmazsak o zaman hukukun üstünlüğü ilkesini dikkate alamamış oluruz. Eğer hukukun üstünlüğü diye bir şey varsa, hukukun üstünlüğünden bahsediyorsak bizim parti hukukçularımız ve Türkiye'deki hukukçuların geneli aday olamayacağını söylüyorsa yapmamız gereken YSK'ya bir dilekçeyle bunun doğru olmadığını bildirmek. Ama tabii nihai karar YSK tarafından alınacak.

Ama böyle bir ortamda YSK'nın nasıl bir karar vereceği tahmin etmek de çok güç değil doğrusu. Biz sadece itirazlarımızın kayda geçmesi için, hukuk devletinin gereğinin yerine gelmesi için biz bunu yapacağız. Ama YSK'nın bu konuda nasıl bir karar vereceğini herkes tahmin ediyordur sanırım.

'DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA DURUMUMUZ OLDUĞUNDAN DAHA KÖTÜ GÖRÜNÜYOR'

Türkiye dışarıdan bakıldığında gerçeğinden daha da kötü görünüyor. Türkiye'de seçimin hala olmasına şaşıran insanlar var burada. Soranlara, 'Bizim demokrasimiz hasta ama henüz ölmedi, nefes alıyor, dolayısıyla seçim de olur, seçimin sonucuna da herkes razı olur. Seçim sonucuna, halkın iradesine herkes saygı duyar ve gereği neyse de uygulanır' diyorum. Dışarıdan bakıldığında durumumuz olduğundan daha kötü görünüyor maalesef.

3 yıl bir aradan sonra Davos toplantıları yapıldığı için epeyce konu birikmiş durumda. Epeydir gelemiyor insanlar tabii. Dolayısıyla bu yılki katılım bayağı bir yoğun. Salonlar full dolu, koridorlarda zor yürüyorsunuz ve katılım da oldukça yüksek. Çok sayıda cumhurbaşkanı, başbakan ve yüzlerce bakan var. Şirketlerin en yüksek seviyede temsil edildiği bir toplantı aynı zamanda. Finans kuruluşlarının, reel sektör kuruluşlarının...

Sivil toplum kuruluşlarından yoğun bir katılım var. Uluslararası iş örgütünün başkanından tutun da Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı'nın başkanına kadar. Dolayısıyla bu seneki Davos'un sosyal ve insan vurgusu da bayağı fazla. Konular oldukça dengeli konuşuluyor.

Çok önemli gündem maddeleri ne derseniz jeopolitik meseleler gündemin ilk sıralarında. Özellikle Rusya Ukrayna savaşı ön sıralarda. Bugün Zelenski katıldı uzaktan. Ekonomi, finans kuşkusuz Davos'un en önemli gündem maddeleridir hep. Özellikle bu pandemi sonrası ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası dünyadaki ekonomik dengeler tartışılıyor. Enerji krizi çok önemli madde. Sadece benim katıldığım 3-4 tane enerji oturumu var. Hatta bugün bir kapalı oturumda konuşmacıydım. Türkiye'nin rolünü biraz vurguladım. Özellikle çevre konusunda, yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda da bunun finansmanıyla ilgili de görüşlerimi ifade ettim o toplantıda. Ayrıca kripto paralarla ilgili bayağı bir oturum var. Dijital para, kripto para konusu dünyada çok önemli bir konu. Ama sıkıntılar da büyük.

'TÜRKİYE'DEN SADECE BEN VARIM BURADA'

Türkiye'den devlet yönetimi tarafından ya da siyasetten kimlerin davet edilip edilmediğini bilmiyorum. Hükümet tarafına bir davet olmuş olabilir ama o konuda bir bilgim yok. Siyaset cephesinden burada tek ben varım şu anda. Kim nasıl davet ediliyor onu daveti çıkaranlara sormak lazım tabii ama şu var ki ben 2013 yılından 2015 yılına kadar kesintisiz olarak her sene gelirdim.

Çünkü burada dünyanın şirketlerine baktığımızda, finans kuruluşlarına baktığımızda en büyüklerinin patronları ve en üst düzey yöneticileri var. Yani ülkeyi birilerine anlatmak, tanıtmak istiyorsanız burası çok çok verimli. Burada yaptığımız temasları bir ay yollarda olsanız insanlarla görüşmek için, bir ayda yapamayacağınız temasların tamamını birkaç günde yapıp bitirebiliyorsunuz. Burası bir bakıma fikirlerin, görüşlerin buluştuğu bir düşünce fuarı. Ülkelerin birbiriyle ilişkilerini geliştirebileceği, normal şartlarda bir araya gelmeyenlerin bir araya gelebileceği bir ortam aynı zamanda. İnsanlar gayet informal bir şekilde birbirleriyle görüşebiliyorlar.

Karşılaştıklarıma söylediğim ilk şey, 'Türkiye güçlü bir ülke, Türkiye iyiye gidecek ve Türkiye güçlü bir ülke olmanın da hakkını gayet iyi şekilde sağlayacak. Kimsenin kaygısı olmasın' diyorum.

'ALTILI MASA HAKKINDA OBJEKTİF BİLGİ VERİYORUM'

Türkiye ekonomisini, iç siyasi süreci de soruyorlar. Ben de ekonomimiz ile ilgili tabloyu anlatıyorum. Bunca olumsuzluğa, pandemiye, Rusya Ukrayna savaşına ve çıkan enerji krizine rağmen Türkiye'de çarklar dönmeye devam ediyor. Evet biraz yavaş dönüyor, sorunlar var mı var, yoksulluk çoğaldı mı çoğaldı, gelir dağılımı bozuldu mu bozuldu, ama Türkiye ekonomisi hala ayakta. Bunca olumsuzluğa rağmen hala ayakta olan bir ekonominin daha farklı bir konjonktürde ve daha farklı bir yönetim tarzıyla nasıl hızlı ilerleyebileceği ortada. Siyasetle ilgili soruyorlar. Bizim Altılı Masa'yı, partimizin yaptıklarını anlatıyorum. Türkiye'de bir yönetim var evet ama bir de alternatifi var. Ve en önemli, güçlü alternatifi de bizim de içinde bulunduğumuz Altılı Masa. Bu konuda objektif bilgi veriyorum.

'ULUSLARARASI ÇEVRELERDE TÜRKİYE'NİN İTİBAR SORUNU VAR'

Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu konusunda herkes hemfikir. Ama Türkiye'nin uluslararası çevrelerde ciddi bir itibar sorunu var. Bu biraz da irtibatsızlıktan kaynaklanıyor. Türkiye'nin çok içine kapanmış olmasından da kaynaklanıyor. Bu dönemin de geçici olduğunu herkesin anlaması gerekiyor.

'Rusya Ukrayna savaşında siz hangi tarafta duruyorsunuz' diye soruyorlar bana. 'Biz muhalefetteki bir partiyiz ama hükümetin hangi tarafta durduğunu sorarsanız Rusya da Ukrayna da Türkiye için önemli ve dost ülkeler. Türkiye'nin bu zamana kadar izlediği ilişki dengesi önemli. Bu önemli bir koz. Türkiye'nin her iki ülkeyle de rahat konuşuyor olması nihai bir barışın sağlanmasında çok önemli bir konu' olduğunu herkese anlatıyorum.

Davos'ta Türkiye'nin adı çok az geçiyor. Ama mesela bir önceki açık oturumda NATO Genel Sekreteri'ne soruldu Türkiye'nin Rusya Ukrayna savaşındaki duruşu, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğiyle ilgili. NATO Genel Sekreteri de çok dengeli güzel bir cevap verdi: 'Türkiye bizim üyemiz, İsveç ve Finlandiya başvurdu ama bu kadar hızlı bir süreç de hiçbir ülke için işlemedi.' Turkey demedi Türkiye dedi. Uluslararası kuruluşların şu anki yönetimden bağımsız olarak Türkiye'ye devlet olarak, ülke olarak böyle makul yaklaşmaları ülkemizin değerinin farkında olmaları da ayrıca sevinilmesi gereken bir konu.

'EN SON DAVOS'A GELDİĞİNDE DOLAR 2 LİRA 30 KURUŞTU'

Gördüğüm herkese seçim falan beklemeyin gelin hemen diyorum. Ama tabii soruyorlar. Yıllardır devam eden bir iktidar var, Türkiye'nin trendinin aşağı doğru olduğunu herkes görüyor. En son Davos'a geldiğimde dolar 2 lira 30 kuruştu. Enflasyon Cumhuriyet tarihinin en yüksek rekorunu kırıyor. Ama yine de Türkiye ekonomi konusunda doğru kararlar aldığında hemen ayağa kalkabilecek bir ülke. Kanatlanır uçar. Bunu da herkes biliyor.

'ALTILI MASA OLARAK ORTAK ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ OLUŞTURDUK'

Altılı Masa olarak seçimlerden çok önce bir araya geldik. Bir yılı aşkın bir süredir ortak çalışıyoruz. Ortak çalışma kültürü oluşturduk. Birbirimizi daha iyi tanıdık. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şeyi başardık. Seçimlerden önce 200 sayfalık bir politika dokümanı üzerinde altı parti olarak mutabakat sağladık. Yüzde 95 diyorum çünkü gelecek hafta perşembe günü altılı masa toplantımız var. 30'unda da onu açıklayacağız. Bunlar ülkeye güven getiriyor.'

ERDOĞAN'A YANIT: 14 YIL SEN NİYE HÜKÜMETİN EN ÖNEMLİ POZİSYONLARINDA BERABER ÇALIŞTIN DİYE ADAMA SORARLAR

'Madem Ali Babacan yeteneksizdi, bunları yapamıyordu, o zaman 14 yıl sen niye hükümetin en önemli pozisyonlarında beraber çalıştın diye adama sorarlar. O zaman adam değerlendirme becerisi, kabiliyeti yokmuş. Çocuk bezi satanı Hazine'nin başına getirmiş. Dışişleri olarak görev yaptırmıştır. Beraber çalıştık o dönemlerde. Demek ki insan kaynağı konusunda çok kötü sayın Erdoğan, eğer kendi dedikleri doğru ise.'